AHMET TAŞTAN

Günlerdir Boğaziçi eylemleri ile alakalı haberler okuyor, izliyor ve takip ediyoruz. Bu sebeple aklıma gelen bazı ilginç sorular  beni meşgul ediyor. Öncelikle konu ile alakalı hiç bir şeyden haberi olmayan boş bir akıl düşünmek için  sormak istediğim sorular var.

Bu akıl ki konu ile ilgili  bazı haberleri ilk duyduğunda araştırmaya başlıyor. Neden öğrenciler “seçilen rektörü” değil de “atanan rektörü” protesto ediyorlar? Diğer üniversitelere Cumhurbaşkanı tarafından  rektör atanınca problem olmuyor da Boğaziçi Üniversitesi'ne “atanan rektör” öğrencilere dert oluyor? Konu rektörün  akademik yetersizliğinde midir, makama layık olmayışında mıdır?  Yoksa Boğaziçi Üniversitesi geleneğine aykırı olduğu için mi bunca protesto? Boğaziçi Üniversitesi (Robert Koleji) öğrencileri, bu konuda diğer üniversitelerle eşitlik ilkesine nasıl bakıyorlar acaba?  Niçin diğer üniversitelere rektör atanıyor da Boğaziçi'nde seçim yapılıyor? Geleceğini belirleyecek dört beş yıllık  üniversite hayatında bir öğrencinin Rektör ile nasıl bir ilişki içinde olabilir? Fakültenin dekanı  öğrenci işlerini yürütemiyor, sorunlarını çözemiyor mu?

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü, bağlı fakültelerin işleyişine çok da müdahale edemeyecek olmasına rağmen neden bu kadar güçlü dikleniş gösteriyorlar? Bu öğrenciler kendi başlarına  böyle organize olabilmesi sadece öğrenci kulüplerinin işi mi?  Ayrıca öğrenci kulüplerinde farklı düşünceye sahip hiç mi öğrenci yok? Eğer öyleyse, nasıl demokratik ve farklı fikirlere açık bir üniversite diye anılabiliyor?

Bir önceki rektörün de yüksek oy almamasına rağmen atanmış olduğunu öğrendiğimde bir kez daha şaşırdı boş aklım?  Burada bir sorun olduğu gayet açık. Boğaziçi ve ODTÜ gibi çok az sayıdaki üniversitenin Türkiye'de farklı yaşam tarzlarının, farklı zihin kalıplarını dayattığı doğru mu? 

Başka bir açıdan bakıldığında 86 yıldır müze olarak hizmet veren Ayasofya'nın, fetih sembolü ve kılıç hakkı olarak tekrar  camiye çevrilmesi bile Türk milletini  bu kadar rahatsız edecek bir mesele olmamıştı? Milletin %52 sinin oyu ile seçilmiş olan Cumhurbaşkanı, imzaladığı bir kararname ile Ayasofya'yı camiye çevirirken itiraz edecek dünya devletlerine “bu, bir iç meseledir, bu bir hükümranlık mevzudur” diyerek karşı durmuş ve kısa zaman içinde  netice almıştı.

Hem, Boğaziçi Üniversitesi olaylarında gözaltına alınanların büyük bir kısmının yasadışı örgütlerle bağlantılı olduğunu öğrenen boş akıl, nasıl bakacaktır olaylara? 

Son... Milletin tarihine, kültürüne,  örfüne, dinine ve inancına aykırı olarak devam edegelen gelenekler “aslına veya olması gereken” en doğrusuna evrildiği görülmekte.  Milletin ekserisi tarafından sevilen ve desteklenen Cumhurbaşkanının hukuki olarak atamış olduğu rektörün bunca protestoya karşı görevine devam edeceği tecrübe ile sabittir. 

“Siz daha anlamadınız mı mesele ağaç meselesi değil” meşhur sözünden ilham alarak “siz anlamadınız mı hala mesele  atanmış rektör meselesi değil” daha farklı diğerleri görmediniz mi? 
Sokak olaylarından/ eylemlerinden hükümet devirmeye evrilen bu söylemler, galiba protestoların arkasındaki “gizli niyeti” açığa çıkarıyor. Her kayd u şartta Cumhurbaşkanının yaptığına ve söylediğine itiraz edebilme potansiyeline sahip zihniyet, bu topraklara ait değildir. Demokrasiye ve insanlığa da ait değildir bana göre. Zira demokratik şartlar altında yapılan her türlü çalışma kendi istedikleri gibi olmayınca sokaklara çıkıldığı fark edilmiştir.


BOŞ AKIL VE BOĞAZİÇİ DİKLENİŞİ

Günlerdir Boğaziçi eylemleri ile alakalı haberler okuyor, izliyor ve takip ediyoruz. Bu sebeple aklıma gelen bazı ilginç sorular  beni meşgul ediyor.

9.02.2021 01:21:00