AHMET TAŞTAN

“Bu gün, günlerden Necip Fazıl mı desem...” Acaba garip kaçar mı? Necip Fazıl’ın vefat yıldönümünde üstadı anmak için bir program hazırlaması gerekiyordu genç adamın. Kısa bir vakitti. Necip Fazıl için söylenebilecek sözler, her zaman dar ve sığ kalacağının farkındaydı. Onun, bu dünya üzerine gönderilmesinin veya varlık sebebi olarak yapmak zorunda olduğunu hissettiği ulvî dava için ortaya koyduğu fedakarlığı fark ettirecek satırları, cümleleri, dizeleri yakalaması gerekiyordu. “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak. 

Haykırsam kollarım makas gibi açarak” 
dizesinde bu anlamı yakalamıştı. Çünkü üstad belli bir yaştan sonra gönlünü kaplayan sosyal mücadele aşkını alenen fark etmiş ve bu uğurda gereken her şeyi yapmıştı. “Devrin bazı kodamanlarının kadehlerine viski çektiği kamışlarla, ciğerinden kalemine kan çekerek” oluşturduğu anlam yüceliğini genç nesillere ulaştırmayı bilmişti. Anadolu kıtası büyüklüğündeki  dava uğrunda madden ve manen yapılması gereken her şeyi yapmış ve çilelere katlanmış. Uykusuz ve parasız kalmış. Defalarca çıkardığı gazetesi kapatılmış, hapishanelerde mahkumiyet yaşamış, mahkemelerde savunmalar yapmıştı. Üstadı anlatabilecek satırların bir tanesi de “Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” dediği evvelki hayatına işaret etmek gerekirdi. Efendim, diyerek bellediği Abdülhakim Arvasî hazretleri ile tanıştığı anı ve sonrasının da zikretmek gerekirdi. 

Yetiştiği İstanbul’daki konak ortamından sonra okuduğu Felsefe bölümü ve Paris’teki Sorbon Üniversitesi ve  yattığı bohem hayatı etrafında  geçen günler... Alıştığı kumar illeti sebebiyle parasız geçen vakitler ve mecburi olarak yurda dönüş. 

Üstat Necip Fazıl’ı anlatabilecek, onun yaktığı meşalenin ışığını gençlerin gönlünde harlatacak satırlardan biri de 

“Kırılır da bir gün bütün dişliler  Döner şanlı şanlı çarkımız bizim Gökten bir el, yaşlı gözleri siler Şenlenir evimiz, barkımız bizim...”

Dizelerindeki iki düşünce, iki fikir arasındaki farkı ortaya koyan ve “bizim alemimizi” farklı ifade eden dizileri.  Biz ve onlar... Biz kimiz ve onlar kimdir? Bu ayırımı Hak Batıl mücadelesinin 20. asrın versiyonu olarak zikredebiliriz. Zaten Necip Fazıl, bazı duyguları minimum düzeyde yaşamaktan adeta nefret eder ve zaman zaman hayatı doyumsuzca hisseder bazen de siyah beyaz olarak algılar. 

Lirizmi yüksek, coşkunluğu zirve yaptığı anlarda, dudakları arasından dökülen kelimeler bir incinin taneleri gibi ahenkli ve hassastırlar. 

Allah demenin yasak olduğu dönemlerde toplumsal alanda Allah diyebilen... Müslümanların içine evrildiği, kabuğuna çekildiği  bir zaman diliminde meydanlarda, mitinglerde Ayasofya’nın açılacağını dillendiriyordu. Bunun sonucu olarak hücrelerle tanışan hatta ahbab olan üstat, temsil ettiği fikrin çilesini hakk’al-yakîn çekmiştir. Elbette ki dünya çapında bir devletten Ulus devlete dönüşen bir milletin evladı olarak bir çok eksiği de kusuru da vardır. Lakin o bir fikir abidesi gibi, bir deniz feneri gibi birçok neslin ve özellikle Yedi Güzel adam diye isimlendirdiğimiz şairlere önce oldu. Büyük Doğu adını verdiği dergisinde toplumun vaziyetini en keskin kalemi ile anlatan bazen devrin siyasilerine dahi dokunacak sözler söyleyebilen bir şair idi. 

Yetiştirmek istediği gençlik, evladı Mehmet’in üzerinden muhatap alınmıştır. “

Mehmet’im sevinin başlar yüksekte. 

Eve dönsek de sevinin dönmesekte.” 

Evet orada bir ev vardır. Bu cerzebeli şairi çekebilecek saygın ve soylu bir hanımefendi, beş çocukla beraber parmaklıkların arkasından sıyrılıp yuvasının kapısını açacak birini beklemektedir. 

Bu programı hazırlarken sanatsal bir faaliyet olmanın yanında gönülleri coşturan ve dinleyenleri de bir sorumluluk altına alabilecek cümleler de kurmak istiyordu. 

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... zaman bendedir  ve mekan bana emanettir” şuurunda bir gençlik...” diyecek büyük sorumluluklar... Hz. Peygamberden kapmış olduğu bu toplumsal mücadele aşkı onu bolca tiyatro ve şiir yazmaya zorlamış ve edebiyatın her alanında eser vermiştir. 

Bir Adam Yaratmak, Reis Bey,  Garip Bir Koleksiyoncu, Tohum, Para gibi eserlerin yanında diğerleri. 

Yazdığı bütün şiirlerini topladığı Çile isimli kitap...  Aslında sadece bir kitap ismi olmaktan ziyade Necip Fazıl’ın 78 yıllık ömrünü özetleyen tek kelime....

“Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin. 

Allah kuluna hakim, kulları heykellerin.” dizelerini de okuduğu günden beri çok heyecanlanıyordu.  Neden böyleydi, neden yeni nesiller çirkine mahkum? Güzel olan her şey eskide mi kalmıştı? Demek o zaman Allah, kullarına hakim idi. Şimdi ise bambaşka bir hal var ortalıkta. Dizeler durumun çok vahim olduğunu anlatıyor adeta. 

Bu programı hazırlarken yaşadığı yoğun duygu ve düşünceleri de şimdi arkadaşlarıyla paylaşma vaktiydi....


ÜSTAD NECİP FAZIL'IN HATIRINA

“Bu gün, günlerden Necip Fazıl mı desem...” Acaba garip kaçar mı? Necip Fazıl’ın vefat yıldönümünde üstadı anmak için bir program hazırlaması gerekiyordu genç adamın.

27.05.2022 09:47:00