Geçen akşam bir konuğumu ağırlamak için Michelin yıldızlı restorandan, telefonla rezervasyon yapacağım.
Birkaç denememe rağmen, 'hatlarımız dolu' diyen davudi bir ses karşıma çıktığı için, elektronik postayla rezervasyon yapabildim.
Telefon hattı bu kadar yoğun olduğuna göre restoranın da dolu olması gerekir değil mi?
Ancak mekana adım attığımızda, neredeyse tüm masaların boş olduğunu gördük.
Tuhaflıklar zinciri de ilkin burada başladı.
***
Masaya yerleştik ve menüyü istedik.
Tablet şeklinde iki dijital menü sunuldu.
Her sayfayı çevirdiğimizde ekranda beliren, restoranın Michelin yıldızlı olduğu ibaresi adeta gözümüzün içine sokuluyordu.
Öyleyse menü çok iddialı olmalıydı ki zaten ben de bu nedenle bu şık restoranı tercih etmiştim.
Ancak bunun bir göz boyama olduğunu saniyeler içinde anladık.
Nitekim, hayli iddialı görünen dijital menünün tüm sayfalarını sabırla dolaşmamıza rağmen, dişe dokunur ne içecek ne de yiyecek bulabildik.
En iyisi garsondan yardım istemek.
Garsondan, içeceklerimize eşlik edecek meze ve ara sıcaklar için önerilerini rica ettik ki ilerleyen dakikalarda ana yemeğe geçebilelim.
"O yok, bu yok, şu kalmadı" derken, en sonunda itiraf geldi:
"Efendim işler biraz kötü. Biz de küçülmeye gittik. Bu yüzden menümüz kısıtlı. Ama yılbaşından sonra menüyü değiştireceğiz".
İçimden "Ne yapayım şimdi, kalkıp yılbaşından sonra mı geleyim?" demek gelse de, nazik ve mahcup garsonu daha da mahcup etmemek için, küçülen mekanın küçülen menüsünden siparişlerimizi verdik.
***
Önce içecek siparişlerimizi verdik.
Ancak restoranın tasarruf tedbirlerinden dolayı meze olmadığı için, gece boyu misafirimin önündeki peynir tabağından nasiplendim.
***
Siparişlerimize devam edeceğiz ama 3 salonu olan koca restoranda sadece 3 çalışanın hizmet verdiğini fark ettik. (Her salona bir çalışan)
Kapıda misafirleri karşılayan beyefendi, garsonluk da yapıyordu.
Bizimle ilgilenen hanımefendi ve bir de şef olduğunu düşündüğüm beyefendi de garsonluk görevini yürütüyordu.
Bir ara şefin, karşı masada bir adamla hararetli bir şekilde konuştuğunu fark ettim ama konunun ne olduğu anlayamadım.
***
Neyse, ilerleyen dakikalarda bir kez daha şansımızı deneyip, garsondan ara sıcak olarak ne önerebileceğini sorduk.
İki balık türü yemek dışında doğru düzgün bir öneri sunamadığı için, tavuklu salata siparişi verdik.
***
"Yemek bahane, sohbet şahane" avuntusuyla, ana yemeğe geçemeden, kısıtlı menünün peynir ve salatasıyla geceyi idare ediyoruz.
Derken, garson masamıza geldi ve hesabı ödememizi rica etti.
"İyi de biz henüz hesap istemedik ki. Hatta mutfağınız boş olduğu için yemek de yiyemedik" diyemeden açıklama geldi:
-Efendim, 22 30'da kasayı kapatıyoruz, o yüzden hesap istedik.
-Peki biz kaça kadar oturabiliriz?
-Kasa kapandıktan sonra 20 dakika daha oturabilirsiniz.
Yani daha saat 23.00 olmadan, nazikçe kapıyı gösterdiler bize.
***
Ya sabır diyerek, hesabı getirmesini rica ettim garsondan.
Birkaç dakika sonra elinde iki adisyon olan garson masamıza geldi.
'Bakalım bu kez nasıl bir sürpriz geliyor' diye düşünürken, gecenin bombasını patlattı:
"Efendim kusura bakmayın, adisyonları karıştırdık. Sizin hesabınızı yanlışlıkla, az önce kalkan, önünüzdeki masanın müşterileri ödedi, siz de onların hesabını ödeyin".
Aman Allah'ım nereye düşmüştük biz!
Bizim hesabı, neden başla bir masanın müşterisi ödüyor, ben niye hiç tanımadığım insanların hesabını takas yöntemiyle ödüyorum?
Hem, topu topu 4 masanın dolu olduğu bir mekanda hesapları nasıl karıştırıyorsunuz arkadaş?
Diyelim adisyonları karıştırdınız, bunu müşterinize, yani bana neden yansıtıyorsunuz?
***
Üzerine garson, takas yöntemiyle ne kadar hesap ödeyeceğimi kuruşu, kuruşuna misafirimin yanında söyleyerek, şahtı şahbaz oldu.
***
Gece boyu süren absürtlükler zincirinin son halkası olan takas hesabımı ödedikten sonra, bir daha yanından bile geçmeyi düşünmediğimiz bu tuhaf mekandan ayrılıp, kendimizi 'Michelin yıldızsız' kokoreççiye atarak karnımızı doyurduk.
***
Değerli okur, bahsettiğim Michelin yıldızlı mekan, Türkiye'nin en nezih restoranları arasında gösteriliyor.
Amacım İstanbul'da ve Bodrum'da da şubeleri olan restoranı eleştirmek değil.
Zaten restoranın ismini yazıp, daha da güç duruma düşürmek istemedim.
Yazım, bizzat deneyimlediğimiz Michelin yıldızının matah bir şey olmadığını anlatmak için kaleme alınmıştır.
Yıldızsız restoranlara saygılarımla!
MUSTAFA ÖZDAL