ABD, uzun yıllardır İsrail’in en büyük destekçisi olarak hem maddi yardımlar hem de sofistike silah sistemleriyle İsrail ordusunu güçlendirmiştir. İsrail, ABD'nin sağladığı bu yardımlar sayesinde Orta Doğu’da askeri bir üstünlük kurmuş ve bölgedeki çatışmalarda etkin bir rol oynamıştır.
ABD'nin İsrail'e yönelik askeri yardımları yıllar içinde sürekli artmış ve toplamda 300 milyar doları aşmıştır. 2024 yılı verilerine göre ABD, her yıl düzenli olarak İsrail'e 3,3 milyar doların üzerinde askeri yardım sağlamaktadır. Bu yardım, İsrail’in savunma bütçesinin yaklaşık %15’ini oluşturmaktadır. Ayrıca, ABD'nin ek yardım paketleri ve acil durumlarda sağladığı mühimmat desteği de İsrail ordusunun operasyonlarını sürdürmesine katkı sağlamaktadır. Örneğin, ABD'nin İsrail’e sağladığı F-35 savaş uçakları, İsrail Hava Kuvvetleri’nin envanterinde önemli bir yer tutmaktadır. İsrail, bu uçakları 2017’den itibaren kullanmaya başlamış ve 2018’de F-35’leri savaşta kullanan ilk ülke olmuştur.
Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü'nün (IISS) hazırladığı küresel askeri kapasiteler raporuna göre, İsrail’in sahip olduğu F-15, F-16 ve en yeni nesil F-35 uçaklarından oluşan en az 14 savaş uçağı filosu, ülkenin hava üstünlüğünü pekiştiriyor.
İsrail ordusunun sahip olduğu hava gücü, sadece bölgedeki çatışmalarda değil, aynı zamanda küresel askeri sıralamalarda da kendisini öne çıkarıyor. Bu güçlü hava kuvvetleri sayesinde İsrail, bölgede hem savunma hem de saldırı kapasitesini maksimum seviyede tutabiliyor. Özellikle F-35 savaş uçakları, ülkenin hava üstünlüğünü korumada önemli bir rol oynuyor.
İsrail, askeri kapasite açısından Orta Doğu'da İran'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Her ne kadar İsrail, İran’a kıyasla sayısal anlamda daha küçük bir orduya sahip olsa da, savunma sanayisine ayırdığı bütçe ve teknolojik üstünlüğü, İsrail'in askeri gücünü farklı bir seviyeye taşıyor. Ayrıca İsrail ordusunun profesyonel eğitilmiş personeli, ülkenin askeri operasyonlarda etkili olmasında önemli bir etken.
İsrail'in askeri stratejisindeki en büyük avantajlardan biri ise "Demir Kubbe" hava savunma sistemi. Bu sistem, İsrail’i Orta Doğu’daki roket ve füze saldırılarına karşı korumakta, aynı zamanda ülkenin küresel alandaki askeri konumunu da güçlendirmektedir. Demir Kubbe, düşman saldırılarına karşı etkin bir savunma mekanizması sunarken, İsrail’e teknolojik üstünlük sağlamaktadır.
İsrail’in askeri gücünün demografik verileri de ülkenin askeri kapasitesini ortaya koymaktadır. Ülkenin toplam nüfusu 8.9 milyon civarında olup, insan gücü yaklaşık 3.7 milyon kişiden oluşmaktadır. Aktif asker sayısı 124.808, rezerv asker sayısı ise 465.000'dir. Ayrıca, İsrail ordusunda görev yapan 8.000 paralı asker de bulunmaktadır. Bu sayılar, İsrail’in olası bir çatışma durumunda hızlıca geniş bir asker gücüne erişebileceğini göstermektedir.
İsrail’in savunma bütçesi, 24,3 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu bütçe, İsrail'in savunma harcamalarına ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir. Ülkenin savunma harcamaları, bölgedeki askeri üstünlüğünü koruma ve teknolojiye yatırım yapma stratejisinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Aynı zamanda, İsrail’in dış borcu 135 milyar dolar, ülke rezervi ise 113 milyar dolar olarak kaydedilmiştir.
İsrail’in hava gücüne baktığımızda, toplamda 601 uçakla oldukça geniş bir hava filosuna sahip olduğu görülmektedir. Bu uçaklardan 241'i saldırı uçağı olarak görev yaparken, 15’i askeri personel ve ekipman taşımak için kullanılan taşıyıcı uçaklardan oluşmaktadır. Ayrıca, 11 yakıt ikmal uçağı, İsrail ordusunun uzun mesafeli operasyonlar yapabilmesine olanak sağlamaktadır. İsrail ordusunun envanterinde bulunan 126 helikopterden 48’i ise taarruz helikopterleridir.
Kara kuvvetleri açısından da İsrail ordusu, 2.200 tank ve 56.290 zırhlı araçla bölgedeki kara gücü açısından önemli bir avantaja sahiptir. Ayrıca, 300 mobil roket sistemi, kara operasyonlarında etkili bir saldırı gücü oluşturmasına olanak tanımaktadır.
Deniz kuvvetleri açısından ise İsrail ordusu, 67 gemiyle deniz gücünü de korumaktadır. Bu filoda 5 denizaltı, 7 korvet ve 45 devriye gemisi bulunmaktadır. Bu deniz gücü, İsrail'in Akdeniz ve çevresindeki stratejik çıkarlarını koruma konusunda önemli bir rol oynamaktadır.
İsrail ordusunun askeri kapasitesi, ABD tarafından geliştirilen ve desteklenen hava savunma sistemleriyle de güçlendirilmiştir. Demir Kubbe ve Davut Sapanı gibi hava savunma sistemleri, ABD'li Raytheon şirketi ile İsrail’in savunma sanayi şirketleri tarafından ortaklaşa geliştirilmiştir. Bu sistemler, İsrail'i hava saldırılarına karşı koruma altına almakta, ancak yine de bu sistemlerin etkisi gerçek bir savaş senaryosunda henüz tam anlamıyla test edilmemiştir. Nisan 2023’te İran’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği dron ve füze saldırısında ABD ve müttefiklerinin hava savunma güçleri, bu saldırıyı engellemekte büyük rol oynamıştır.
İsrail’in demografik ve coğrafi dezavantajları da dikkate alındığında, bu yardımların önemi daha da belirgin hale gelmektedir. İsrail, 10 milyonun altında bir nüfusa sahip olup, Yahudi İsraillilerin sayısı 7 milyon civarındadır. Ülkenin en geniş olduğu noktada doğudan batıya 135 kilometre genişliğe sahip olması, bir konvansiyonel savaşta savunma zafiyetlerine neden olabilecek bir faktördür. Ancak ABD’nin sağladığı silahlar ve teknoloji, İsrail'in savunma kapasitesini artırarak bu tür zayıflıkları telafi etmektedir.
İsrail’in ABD desteği olmadan bu kadar geniş çaplı askeri operasyonlar yürütmesi ve uzun vadede askeri üstünlüğünü koruması ise oldukça zor görünmektedir. Gazze gibi çatışma bölgelerinde İsrail, ABD tarafından doldurulan dev bir mühimmat deposundan faydalanmakta ve bu sayede operasyonlarını sürdürmektedir. 2023 yılında ABD, İsrail'e 300 bin adet 155 milimetrelik top mermisi göndermiştir. Bu tür destekler, İsrail'in askeri kapasitesini sürekli olarak canlı tutmakta ve savaş gücünü artırmaktadır.