2 yıldır enflasyonla mücadele adı altında dünyanın en yüksek faizi uygulanıyor ama hem fiyat artışları durdurulamıyor hem krediye erişemeyen şirketler bir bir iflas bayrağını çekiyor.
Bursa’da başta Atış Yapı olmak üzere gün aşırı deve dişi gibi firmaların konkordato ilan ettiği haberlerini okuyoruz.
İpotekli satışlar durduğu için inşaat sektöründe yaprak kımıldamıyor, topraktan satış yapan projeler tek tek patlıyor.
Yaz mevsiminde olmamıza rağmen pazarda sebze ve meyve fiyatları cep yakıyor.
Krizlerden en az etkilenen otomotiv sektörü bile kan ağlıyor.
Tatil beldeleri ise sinek avlıyor.
Bırakın yabancı turistleri bizim Türkler bile, hem fiyat, hem kalite bakımından Türkiye’den çok daha cazip olan Yunan adalarında tatillerini yapıyorlar.
2 yıldır kur artışına bel bağlayan ihracatçı ise ya fabrikasını Mısır’a taşıyor ya da üretimden çekilip, parasını yüzde 50’lik mevduata yatırıyor.
***
İşte bu artık sürdürülemez hale gelen, sıkı para politikasının ekonomide yarattığı derin tahribat anketlere de yansıyınca geriye tek çare kalıyor:
Ana muhalefet partisini bölmek ve muhalefet cephesini içten çökertmek.
Bunun için de en kullanışlı aparat, 13 yıldır girdiği tüm seçimleri kaybetmiş, son tahlilde cumhurbaşkanlığını altın tepside sunmuş Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başkası olamazdı.
Ki, savcılık ifadesine gitmeyip, “Kurultayda şaibe yoktur” demeyen Kılıçdaroğlu kendisine verilen görevi layıkıyla yapacak anlaşılan.
***
Bu satırları kaleme aldığım dakikalarda henüz kurultay iptal davası duruşmasından karar çıkmamıştı.
Kuvvetle muhtemel duruşma ertelenecek.
Ancak bunun bir önemi yok.
Çünkü önünde, sonunda CHP’nin bölünme projesi yürütülmeye çalışılacak.
***
Ne ki tablo, bu işin öyle kolay olmayacağını gösteriyor.
Çünkü toplumda zaten hiçbir karşılığı kalmayan Kılıçdaroğlu’nun artık CHP’de de destekçisinin yok denecek kadar azaldığını görüyoruz.
Davalık olan kurultaydan sonra kendisiyle hareket eden 40 milletvekilinin 30’u sağduyuyla hareket ederken, sadece 10 milletvekili Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yaptı.
***
O 10 milletvekilinden biri de Orhan Sarıbal.
Sarıbal’ın bundan böyle her kürsüye çıktığında, “Eyyy saray rejimi” diye başladığı nutuklar, hükümsüzdür.
Tabii artık karşısında bu samimiyetsiz ajitasyonları dinleyecek bir CHP’li kitle bulabilirse. (Bu arada hem emekten bahsedip, emekçinin haklarını savunacaksın hem de düğün arifesinde yanında çalıştırdığın emekçinin işine son verip, ekmeğiyle oynayacaksın! Yakıştı mı sana? )
***
Tüm bu olanları sesleri çıkmasa da çoğu AK Partilinin de içine sindiremediğini biliyorum.
Çünkü onlar da demokrasinin tahrip edildiği bir ülkede ekonominin düzelmeyeceğini biliyorlar.
Bu nedenle partilerinin 2002 ruhuna dönmelerini istiyorlar.
Hala geç kalınmış değil.
Nitekim son yerel seçimlerde AK Parti’ye, sandığa gitmeyen kendi seçmeni kaybettirdi.
O seçmeni yeniden kazanmak zor olmasa da bu bir tercih meselesidir.
MUSTAFA ÖZDAL