Eskiden tüfek çıktı, mertlik bozuldu derlerdi, ben de sosyal medya icat edildi, insanlığımızı yitirdik diyorum.
***
Bursa, tarihinin en büyük yangınlarından birini cumartesi akşamı yaşamaya başladı.
Önce Orhaneli, ardından Kestel ve Gürsu’da başlayan yangınlar, pazar akşamı Harmancık’ta yükselen alevlerle birlikte kabusa dönüştü.
Yangınlar henüz söndürülmüş değil.
Sadece ormanlarımızı değil içimizi de cayır cayır yakan yangınlar, kahraman itfaiye çalışanlarımız, fedakar köylülerimiz ve yürekli gönüllülerimizin canları pahasına verdikleri mücadeleyle elbet söndürülecektir.
Ancak cumartesi akşamından bu yana, sosyal medya paylaşımlarıyla siyaset yapanların yangın yerine çevirdikleri memleketin ateşini düşürmek kolay olmayacak.
***
Yangın devam ederken en kolayı, telefona sarılıp, çoğu kulaktan dolma ve yalan, yanlış bilgilerle paylaşım yapmaktı. (Hayatında hiç yangın görmeyen, yangın söndürme uçağını o anda duyan, havadan müdahalenin ne zaman işe yarayacağını öğrenemeyen, Akdeniz Havzası içinde yer alan Türkiye’nin küresel ısınmaya bağlı olarak orman yangınları bakımından en riskli ülkelerin başında geldiğini bilmeyen, orman yangınına müdahaleden çok orman yangınlarını önleyici tedbirlerin çok daha önemli olduğunu kavrayamayan bir yığın insan, gece boyu paylaşım yaptı).
Zor olan ise yangın bölgesine gitmek, söndürme çalışmalarına el vermek, yangından etkilenenlerin ihtiyaçlarını gidermekti.
Mesela su tankeriyle yangın yerinde uçuruma yuvarlanıp can veren Ahmet Demirel, Mehmet Şimşek ve Kazım Bayrak isimli kahramanların aklına sosyal medyadan paylaşım yapmak gelmedi.
O gece can dostları Gürsu Barınağı’ndan kurtarmak için olağanüstü gayret gösteren Her Eve Pati Derneği kurucusu Emre Demir ve gönüllülere de bin selam olsun.
Muhalefet saflarında siyaset yapan Şahinbey Döner’in sahibi Şahin Sevinç de siyaset yapabilirdi ancak Gürsu’da yangından zarar gören ailelere yemek taşıyarak yüreğimize dokunmakla kalmadı, ölü taklidi yapan birçok restorana da örnek oldu.
***
Bir de kötü örnekler var…
Muharrem İnce en başta…
Seçim bölgesi Yalova olmasına rağmen, yangınlarla kavrulan yanı başındaki kente gelmek yerine O da, klavyeye sarılmayı tercih etti.
Üstelik oturduğu yerden yalan, yanlış bilgileri saçarak…
Ulaştırma Bakanı Adil Karaosmanoğlu’nun, yangından 12 saat önce Uludağ’da yürüyüş yaparken çektiği görüntüleri, “Mahalle yanarken saçını tarayanlarda bugün” notuyla paylaşan Muharrem İnce’nin bu tavrı, sorumlu bir siyasetçi paylaşımı değil, dört başı mamur bir trollük faaliyetidir.
Üstelik paylaşımının altına, yürüyüş görüntülerinin yangından saatler önce çekildiğini hatırlatan yüzlerce yoruma rağmen, ne özür diledi ne de paylaşımını sildi.
***
Karşı mahallede ise yangın sırasında Bulgaristan’da olan ve o gece Bursa’ya dönen Büyükşehir Belediye Başkanı hedef tahtasına oturtulmuştu ki, bu tavır da en az Muharrem İnce’ninki kadar tuhaf ve izaha muhtaçtı.
***
Peki yangınları bir doğal afet olarak görüp, kaderimize razı mı olacağız?
Kuşkusuz hayır.
Öncelikle orman yangını çıkartanlarına karşı özel yasa çıkarılmalı.
Ben kasten yangına neden olanların, vatana ihanetle yargılanmalarını ve idamla cezalandırılmalarını öneririm.
Diğer yandan üst satırlarda da aktardığım gibi Akdeniz Havzası içinde yer alan Türkiye, yangın riski en yüksek ülkelerin başında geliyor.
Ve orman yangınlarını sadece insan gücüyle ve araç teçhizatıyla önleyemediğimizi yıllardır yaşayarak görüyoruz.
O halde yangınlarla mücadele bir devlet politikası olmalı ve önleyici tedbirlerin katı bir şekilde uygulanması gerekir.
Gerekirse kızılçam gibi yangında duyarlı orman modelinden vazgeçip, ladin, köknar ve çam ağaçlarının yoğunlukta olduğu iğne yapraklı orman modeline geçmeli.
Kuşkusuz bunlar, uzmanların karar vereceği tercihler.
Ancak aklı ve bilimi öne alan politikalarla, orman yangınlarını kader olmaktan çıkarabiliriz.