Bozbey’in toplantıdaki açıklamalarını okuduk.
En çarpıcı açıklamalarından biri de Bursa’daki yapıların yüzde 65’inin riskli olduğunu söylemeseydi.
2O yıl bu kentte belediye başkanlığı yapmış bir siyasetçi, 10 yapıdan yaklaşık 7’sinin riskli olduğunu söylüyorsa, bu vahim tablodan kendisi de sorumludur.
Ancak ben Bozbey’in istişare toplantısında söylediği başka bir ifade üzerinde duracağım.
Bozbey, çok ama çok geç kalmış olan 2040 Çevre Düzeni Planı’nın en erken 16 ay sonra hazırlanacağını söylemiş.
Bozbey göreve yaklaşık 8 ay önce başladı.
Üzerine bir 16 ay daha koyduğunuzda eder size 24 ay.
Askıda itiraz süresi, mahkeme vs derken, planın yürürlüğe girmesi en az 1 yıl daha gecikecek.
Yani en iyimser tahminle Bursa’nın kent anayasası olarak tanımladığımız 2040 Çevre Düzeni Planı, 3 yıl sonra yürürlüğe girecek.
Peki Bursa’nın 3 yıl daha kaybedecek zamanı var mı?
Bir başka ifadeyle 10 yapıdan 7’sinin riskli olduğu bir kentin üst ölçekli planını 3 yıl daha geciktirmeye hakkınız var mı?
Bursa, en son 1998 yılında hazırlanan 2020 Çevre Düzeni Planı ile idare edilen talihsiz bir kenttir.
Yani bu kent, çeyrek asır önce hazırlanan ve o dönemin koşullarına göre kurgulanmış bir planla idare ediliyor.
Gerçi o plan da yüzlerce defa delinerek, plan değil ‘pilav’ olmuştur ancak asıl mesele Bursa gibi Türkiye’nin dördüncü büyük kentinin 26 yıl önce hazırlanan bir planla idare edilmesidir.
Peki Bozbey, 2040 Çevre Düzeni Planı’nı, neden 3 yıl daha geciktirmek isteyebilir?
Kafasındaki niyeti bilemeyiz, niyet okumak da istemeyiz.
Ancak, attığı adımlardan, yaptığı açıklamalardan anladığımız şudur:
Bursa’yı 2040 Çevre Düzeni Planı olmadan yönetmek, daha çok işine geliyor.
Çünkü sanayi ve tarım alanları, konut bölgeleri, turizm adaları belirlenmiş bir kentte hareket alanınız dardır.
Bu nedenle, konunun etrafında ne kadar fazla dolaşabilirse dolaşacak, meseleyi ne kadar geçiştirebilirse geciktirecek.
Olan da Bursa’ya ve Bursalılara olacak.