MAHMUT MACİT

         Özgürlüğü, adaleti, zulmü sorgulayacak, bir demet papatya toplayacak insanlar kayboldu gitti…Ölümden ve Allah'ın gazabından korkmayanlar çoğaldı. Cambazların dünyası oldu buralar dostum.
         Dini Mübin’i kendi bozuk karaktersizliğini gizleyecek bir kılıf olarak kullanma eğilimini gösteren, Kur’an’ın lanet ettiği islamtırak insanlar bir hayli çoğaldı.
         Dünyasını heves haneye, ahiretini viraneye çeviren nice canlar…
         Gerçek şu ki dünyanın geçici oyun ve eğlenceden ibaret güzelliği, ahiretin kalıcı ve daha hayırlı olduğunu unutturdu.
         Menfaat karşısında firavunlaşabilen, şahsiyet kaybını fark edemeyen, ahlakını yitiren, haram ile helali birbirine karıştıran kolayın ve ucuzun adamları bedbaht insan zombileri çoğaldı.
         Virüs her tarafı saracak kadar derinlerde artık. Yemyeşil fidanlara, baltalar musallat olmuş. Süslümanlar ifrat ve tefritte ehli salibi dahi geride bırakmış.
         İbrahim’i bir teslimiyetle Allah bize yeter diyelim…
         Ah dostum bil ki bu kervan türküsüz de yürür, lakin biz türkümüzü söylemekten vaz mı geçelim. 
         Elbet görünenin arkasında görünmeyen bir hikmet var.
         Gözleri ışıktan rahatsız olan yarasalara ve puslu havadan hoşlanan çakalların seslerine aldırma. Gerçeğe ulaşmada nefesi kesilenlerin çığlığına kulak kesil...
         Yolu sakın kargadan sorma. Herkes yanıldığını göremez. Hele çıkar hesapları uğruna gönüllü yanılanlar, figüran olduklarını nasıl anlasınlar. Sıratı müstakim üzere, Hakka yönelmeye azmedenlerin en fazla sakınmaları gereken şey, apaçık batıldan ziyade, suret-i haktan zuhur eden batılın sinsi tuzaklarıdır. Gaflete karşı uyanık olalım dostum…
         Talan edilmiş bahçelerimizde hangi çiçeğe rastladın ki gülü sorarsın. Bir ümit yeşert ki rahmeti rahman sarıp kuşatsın. Bahçede bülbül olmak varken, kaz olma arzusu da nedir.
         Şu mahzun ve yüce günlerin seherinde figana ne hacet bülbül...Fakat kalbimizin bahçelerinde talan var. Can verdi senin gül bahçendeki minik çiçekler görmez misin.
         Savrulmuşuz ki hem nasıl...Tadı yok kullukların, zulme rızamız yok, lakin ne gelir elden duadan başka…İçimde büyük bir korku var. Hangimiz huzur-u ilahi karşısına ZALİM dalgasıyla çıkartılmayacak diye düşünmeden edemiyorum. Tövbe gerek dostum. Hem de Nasuh bir tövbe...
         Mazlumların ıstırabını çekelim. Istırabımızı görmeyen körlerin suratına tükürelim…
‘ Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum  ’ (Pindaros)
         Anlatamıyoruz…
         İnsan yetiştiren mevsimlere hasretiz…Derdimiz körpe fidanlarımızın köklerini kemirmeye göz diken yaban domuzları talan etmesin bahçelerimizi…
         Neredesin insan...Değerler erozyonu seni de mi yuttu. Gönüllerimiz de mi çoraklaştı dostum…Şeytan rakipsiz, bahçelerimiz kuşatılmış. Dudaklarımızda dua artıkları. Zamanın neresinde kaldı kardeşlikler. Ve insan yetiştirdiğimiz o iklimler…Ya talan edilen bahçelerimiz... 
         Biliyoruz ve inanıyoruz ki La Galibe İllallah. Selam ve dua ile.
 


İKLİMLERİMİZ BOZULDU

İnsanlığın, ulvi sevdaların, ahlakın, erdemin, kardeşliğin rafa kaldırıldığı, yüreklerin satın alındığı şu alçak dünyada, hakikati, adaleti, dürüst yaşamı savunmak, ‘ Emrolunduğun gibi dosdoğru ol ’ emri ilahisinin gereğini yerine getirmek, avucunda mangal ateşi taşımak kadar zorlaştı. İnsan yetiştiren iklimlerimiz bozuldu.

29.03.2024 13:14:00