Esra Can

6 Şubat’la ilgili söylenecek çok şey varken acısı olan insanlardan birkaç kelam fazla etmek bile utandırıyor insanı. 

 

Benzeri cümleyi haberlerde çokça duymuştum da haber merkezimizde yan yana çalıştığım arkadaşım Furkan Karaderi’den duyunca canım bir başka yandı.

 

“04.16’da her şeyimiz vardı, 04.17’den sonra dışarı adımımı attığımda hiçbir şeyimiz yoktu…”

 

Depremle ilgili çok fazla şey yok belleğimde, 99 depreminin artçılarından kalma birkaç an, bir de 2015 yılında Çanakkale’deki öğrenci evimde yakalandığım 5.4’lük deprem sonrası 10 günlük bir migren süreci.

 

Çok daha fazlasını en acı şekilde yaşayan insanları dinlerken şükretmek bile vicdan azabı… 

 

Hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacak insanlara “Seni anlıyorum” diyenlere mi kızayım, 6 Şubat günü çekmeyen şebekelere mi, insanların sosyal medyaya bel bağlamasına mı yoksa bugün hala ailesinin, eşinin, çocuklarının cenazelerine ulaşamayan insanların seslerinin duyulmamasına mı?

 

Diyorum ya söylenecek çok söz var ama hiçbiri bize ait değil, haddimiz hiç değil… Acı yaşayana ağır, acı yaşayanın. Gerisi lafügüzaf… 


Acı yaşayanındır, gerisi lafügüzaf…

Enkaz altındaki kızının elini bir an olsun bırakmayan işçi baba, cebindeki bisküviyi çocukları enkaz altında olduğu için yiyemeyen bir diğer baba, enkaz bölgelerindeki durmuş saatler, oyuncaklar, sevgiliye, eşe yazılmış notlar, enkaz başında umudunu kaybetmeyen depremzedeler ve o depremzedeler için umuda tutunan arama kurtarma ekipleri ve gönüllüler…

6.02.2024 11:37:00