AHMET TAŞTAN

Acının adı: Deprem, zelzele, yer sarsıntısı veya doğal afet....

Direnişin tadı: Umut, azim, gayret, vazgeçmemek...

Savaşın meydanı: Memleketin orta yeri. Günlerdir düşüncelerimizi ve bakışlarımızı ayıramıyoruz, felaketin resmi olan ekranlardan. Bu kahreden manzara karşısında ruhumuzu diriltecek güzellikler de gözlerimizin önünde seyrü sefer eyledi.

“Ey acı!” diye seslenesim geliyor. “Ne büyük bir güce sahipsin ki bir taraftan sevenleri ayırıyorsun, bir taraftan farklılıkları bir ediyorsun. İnsanın ciğeri yandığında, böyle mi varından ve varlığından vazgeçecek bir anda?

Gelimli-gidimli dünya hayatı, bu kadar mı acı bırakacaktı içimize? Zaten biliyorduk göçüp gideceğimizi... Ebedî yurdumuza kavuşacağımızı biliyorduk sonunda. Ama kervanın düzülüşü/dizilişi çok acı geldi bu sefer. Kimse dünyaya kazık kakmayacaktı elbette. Kimse ebedi kalmayacaktı, bunu da biliyorduk.  Bedenlerin üstüne çökmüş koca beton duvarlarının ağırlığı ve soğukluğu bizim de yüreğimizin ortasına baskı yaptı.

O can acısıyla onların kaybettiği her şeyi, yerine koyma gayretiyle, ruhunda insanlıktan iz taşıyan herkes, yardım etmek için düştü yollara... Toplandı bir yerlerde bütün güzeller ve güzellikler. İnsanlar bütün farklılıklarını bir kıyıya itiverdiler elinin tersiyle... Tek yürek, tek beden olmuş gibiydiler. “Her şerde, bir hayır vardır!” kuralı gereğince acaba bu acı bize birlik olduğumuzda neleri başarabileceğimizi gösteren bir sebep miydi? Başka türlü bir araya gelemeyeceksiniz, başka türlü birlik olamayacaksınız, birbirinizi anlamaya niyetlenmeyeceksiniz... Size öyle bir acı tattırayım ki siz birbirinize yakın durasınız... Özünüzü/ gönlünüzü yakından tanıyasınız denebilecek bir ders niteliğinde miydi bu acı?

İnsanın içine çökmüş bir acı, nelerden vazgeçebileceğini, nelere katlanabileceğini, perde perde bize gösterdiği. Buradan, orası çok uzakmış, hava çok soğukmuş, acının yurdu çok genişmiş, her eve, her sokağa, her şehre acı çökmüşmüş... Bunların hiçbir anlamı yok! Çünkü devletin tepesinden en küçük ferdine kadar yardım ettiğinde gönlünü ancak serinletebiliyor. İnsanın ruhu, huzur arıyor. Eli kolu bağlı durmak ancak kara toprağın ya da virane evlerin altındakilere mahsus iken bu arada vicdan taşıyan insan için sadece izlemek yeterli değil. Bir şeyler yapmak gerektiğinin sırrına vakıf olanlar, ellerinden geleni ardına koymadılar.

Kimilerini donattı gönderdiler, yıkılmış binaların üzerlerine... Kimilerini koordine ettiler, yardımların yönlendirilmesinde... Bir yeni hayatın kurulmasına bu kadar ihtiyaç varken “hayat yaşıyorum” diyenler, boş duramazlardı elbet.

Beynimizin adı AFAD oldu, Kızılay oldu, UMKE oldu... Ama en temelde vicdanımız oldu. Vicdanımızla düşündük, vicdanımızla yürüdük, vicdanımızla koyduk taşın altına elimizi. Evlerimizde rahat edemediğimiz sürece yardım etmeliyiz...

Betonların arasından çıkarılan çocuğun bakışında, ona uzanan  ellerden biri de ben olayım düşüncesiyle yardım etmeliyiz. Oradaki sevinci hak etmiş bir insan olarak, nefes alıp vermek istiyorsak yardım etmeliyiz... Bir beli bükülmüş yaşlının duasında yer almak istiyorsak yardım etmeliyiz.

“Allah’ın yardımı ne zaman?” sorusunun cevabını öğrenmek istiyorsak Allah yardımını, iyi insanların elleri vesilesiyle sunmaktadır deyip yardım etmeliyiz... “Yerin ve göğün orduları Allah’ındır” diye inanıyor ve önünde diz çöküyorsak yardım etmeliyiz...

İnsan, canın yongası olan malını koparıp atabilirse yani paylaşmak mümkünse yardım etmeliyiz... Yardım etmek için tuttulan el, sizin eliniz olsun istiyorsanız yardım etmelisiniz... Ne büyükmüş, hayat ve ölüm arasındaki bir çizgide hayatı tercih etmenin mutluluğu.

“Ey acı!” içinde nice mutluluklar taşıdığının farkında mısın? Hüznün ve perişanlığın ardında ufacık bir ışık olarak umudu taşımış olman ne kadar büyükmüş, ey acı...

Yıl, 2023; günlerden pazartesi, aylardan Şubat... Şehitler kervanı yola çıksın bir kez daha. Toprağın altından ordular yürüsün bir kez daha. Önden gitsinler, öncülere kavuşsunlar, öncülük etsinler bir kez daha...

İnna lillâhi ve inna ileyhi raciûn; ondan geldik Ve yine ona döneceğiz...


ACININ ADI, DİRENİŞİN TADI

Acının adı: Deprem, zelzele, yer sarsıntısı veya doğal afet.... Direnişin tadı: Umut, azim, gayret, vazgeçmemek...

8.02.2023 22:50:00