AHMET TAŞTAN

“BAŞÖĞRETMEN OLACAĞIM!”

Eğer Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmış olduğu sınavı geçebilirsem. Yani 240 saat video izlemem gerekiyor. Ve bundan sonra zor bir sınav beni bekliyor. (Tabii sınav yapılırsa!) 26 yıllık öğretmen olarak başaramazsam tükürüğün yüzüme, diyerek kendimi gaza getirmek isterdim.

26 yıldır yapageldiğimiz bir takım uygulamaları, yeni anlayışlarla ve yeni perspektiflerle anlatıp bizi aydınlatan Milli Eğitim Bakanlığı uzmanlarına teşekkür ediyoruz, biraz sıkıcı olsalar da. Hem daha ne yapsınlar ki. 

Elbette ki dinlemesi çok zor. Hele hele not alarak dinlemek öldürüyor adamı. Sonra deneme testleri çöz babam çöz. Ardından sınava gir ve belli bir puan alarak başöğretmen olma hakkını elde et. Ne getirecek başöğretmenlik sıfatı? Ücretlerde bir miktar fark... Başka? Bütün eğitimi takip eğitim için yeni bilgilerle biraz daha aydınlanmış olmak. Bu da bir nevi hizmetiçi eğitim olarak değerlendirildiğinde çok da faydasız bir şey olmadığını söylemeliyim.

Lakin başöğretmenlik derslerini dinlerken canımın çok sıkıldığını hissettim. Bu sıkılmamın sebebi; bilgileri sunum tarzından tutunda içeriğine kadar hatta yeni yöntemler ne kadar kapsayıcı olsa da... Sanki söylenmeyen fakat farklı bir niyete evrilebileceği hissi sebebiyle çok sıkıldım. Her şeyden evvel şunu belirteyim ki “eğitim kuramcılarının” isimleri ardı ardına zikredilirken insanı yaratan Allah (CC)'ın ve onun peygamberi insanlığın öğretmeni Hz. Muhammed (sav)'in zikredilmemesi beni derinlemesine yaraladı. Ne yapalım, beni de böyle kabul etsinler. Hep biz birilerini her nasılsa öyle kabul ediyoruz hatta etmeliyiz ya... Onlar da bizi böyle kabul ediversinler. 

Milli ve manevi değerlere bağlı nesilleri yetiştirecek öğretmenleri, böyle nötr bilgilerle biçimlendirme çabası, istenilen inançlı nesillerin yetiştirilemeyeceğinin bir ipucu gibi geldi bana. Milli Eğitim 1739 sayılı temel kanununda millî ve manevî değerlere bağlı nesillerin yetişmesi amacı zikredilmişken. Şu ana kadar dinlediklerim arasında hiçbir millî ve manevî bir bilgiye rastlamadım. En azından örnekler üzerinden bir takım millî değerler, dinî değerler aktarılabilir. Genellikle sınıflarda her kültürden öğrencilerin olabileceği varsayımından yola çıkılarak onların psikolojik ve sosyokültürel yapıları da dikkate alınır, diye ifade edilen noktada hiç mi Müslümanlığın hatırı yok, diyesim geliyor. Eğitimin uygulamalı yapıldığında akılda daha kalıcı olduğunu vurgularken din dersinden bir örnek verilip “işte abdest böyle alınır, namaz böyle kılınır” diye bir örnek kimsenin aklına gelmez mi? Gelir de söyleyemezse vahim bir durum değil mi sizce de?

Allah’ın isminin zikredilmediği bir eğitim, ne kadar millî ve manevî bir eğitime yol verir ki? Milli Eğitimin mensuplarının  üzerinden bu korkuyu gidermek gerekir. Vatanı için, bayrağı için canını ortaya koyabilecek nesiller yetiştirmek istiyorsak çok doğal bir şekilde inancımızdan, ibadetlerimizden örnekler verebilmeliyiz. Böyle bir ortamı oluştururken gerilmemeliyiz.  

Laik bir anlayışla eğitim verilmeye çalışılıyorsa İstiklal Marşı’nı niye okuyoruz? “Elhamdülillah müslümanız” kelimesinin niye ağzımızdan kaçırıyoruz. Her Müslüman Türk gencinin ve öğretmenin eğitim süreci içinde, bizi en güzel şekilde yaratan Allah’ın ve o bilgileri bize mükemmelen aktaran Peygamber Efendimiz (sav)’in sözlerine yer verip öğretmen ve öğrencilerin uyulması gereken ahlaki kurallar ve çalışma ahlakı ile milli hedefler konusunda birliktelik sağlamak gerekir. 

“İnsanlara akıllarına göre hitap ediniz” hadis-i şerifi o kadar çok eğitim kuramını derleyip toparlıyor ki! “Ne için yapmadığınız şeyi söylüyorsunuz!” ayet-i kerimesi dürüst ve ahlaklı insan yetiştirir ki! 

Daha nice nice öğretim ilkeleri ve prensiplerinin ilahî kanunlardan ilham alınarak deruhte edilebileceğini bilmeliyiz. Deist, ateist, satanist vb. öğrencilerin yanında Hristiyan Yahudi ve benzeri dinlere mensup öğrencilerin bulunma ihtimalini göze alıp yapılan bu yorumlar geniş Müslüman öğrenci kitlesini rencide edecektir. 

Alemlere rahmet olarak seçilen Peygamber Efendimiz, onu örnek diye gönderen Cenâb-ı Allah, her kula hakkını vermiştir. Bu öğretilerin terbiyesiyle yetişen Yunus Emre: “Yaratılanı sevdim, yaratandan ötürü” diyerek en geniş perspektifi gözler önüne sermiştir. 

Ben, sınavı geçip kendi dar dünyasında çırpınan ve üç beş kuruş fazla maaş almak için gayret eden bir başöğretmen olmak istemiyorum. Hakkı ve hakikati, en güzel şekilde yaratılmış olana aktarmak için gece gündüz okumak ve onların kavrayacağı bir dil üzerinden hitap etmek istiyorum.


“BAŞÖĞRETMEN OLACAĞIM!”

Eğer Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmış olduğu sınavı geçebilirsem. Yani 240 saat video izlemem gerekiyor. Ve bundan sonra zor bir sınav beni bekliyor.

1.09.2022 16:30:00