AHMET TAŞTAN

Eli kalem tutan bir öğretmen olarak “Öğretmenler Günü” hakkında bir şeyler karalamak mecburiyetinde hissediyorum kendimi. 

Söylenecek o kadar farklı sözler var ki... Bunların birçoğu öğretmenlik mesleğinin kutsallığına dair olurken bir kısmı da eleştirisel yaklaşımlardan nasibini alacaktır. 

Bu vesile ile geleneksel olarak okulumuzda ikinci ders saati öğretmenlerin katılımı ile bir kahvaltı tertip edilir. Tekrar edilen bu olay biz öğretmenleri memnun etmiştir. “Hatırlanmak” falan demeyeceğim ama ikram etmek, ikrama muhatap olmak insanlık adına güzel şeydir her vakit. Okul müdürünün elinden almış olduğumuz “günün anlam ve önemini” kalıcı kılmasını sağlayan hediyeyi de memnuniyetle kabul ettik. 

Kahvaltıdan sonra okul aile birliği başkanının yanına yaklaşıp veciz konuşmasından ötürü tebrik ettikten sonra “Hazreti Peygamber (sav)'in mescide girdiğinde ibadet edenler ile ilim tahsil edenleri görür.  Ve ilim tahsil edenlerin halkasına oturur: “Ben muallim olarak gönderildim” buyurur. Cümlelerini zikretmesinden ötürü bir daha memnuniyetimi ifade ettim. Çünkü biz biliyoruz ki yeryüzünün en büyük muallimi Peygamber Efendimiz (sav)’dir. O, bize yücelerden haberler getirmiş ve bu uğurda her türlü çabayı ve fedakarlığı ortaya koymuştur. 

İlim ilim bilmektir.      İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen. Bu nice okumaktır.

Diye buyuran Yunus Emre’nin sözleri de bizim için derin bir mana ifade eder. İlim yolunun uzun soluklu yolcuları öğretmenlerdir. Onlar, öğrendikleri bilgileri, genç nesillere aktarmak maksadıyla zihinlerine alırlar, geliştirerek ve örnekliğini de ekleyerek onlara sunmaya çalışırlar. 

Nasıl ki anneler bir çocuk değil toplumu doğururlar; öğretmenler de bir öğrenciyi değil bir milleti yetiştirirler. Mesleğinin hakkını veren, branşında yeterliliğe sahip davranışlarında örneklik gösterecek öğretmenlere çok ihtiyaç vardır her zaman.

Oturup kalkıp sürekli öğretmenin itibarsızlaştığından bahsedenler, devamlı ücretten-maaştan dem vuranlar öğretmenlik mesleğini sıradanlaştırıyorlar gibi geliyor bana. Her mesleğin bir ücreti, bir maaşı olabilir ama öğretmenin aldığı maaş onun yaptığı işin karşılığı değildir. Yapılan işe biçilen maaş üzerinden sürekli konuşanlar bir “milleti yetiştirmenin” ne demek olduğunu yeterince anlamış değiller sanki. 

“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” denilmişse başımızı iki elimiz arasına alıp düşünmemiz gerekmektedir. Öğrenciler mevcut eğitim sisteminin ve öğretmenin eseri ise gerçekten bu aynaya iyi bakılmalı ve hakikatin görüntüsü o aynadan okunmalıdır.

Elbette ki meslek olarak değerli ve kıymetli bir meslektir. Lakin hangi meslek, bir diğerinden daha önemsizdir ki? Hayatın akışında biçimlenmiş bu meslekler, insanların en temel ihtiyacını karşılar. Her mesleğin “ilk adımı” öğrenmek ise öğretmek vazifesinde olan bir öğretmen mutlaka vardır. 

“Oku” emri ilahisi ile insana seslenen Rabbimiz, bizim mesleğimiz üzerinden söz açmış demektir. İlahi emrin telaffuzu en çok öğretmenlerce kullanılır ve onlara yakışır.

Öyleyse manevi kazançlara gönlünü açmış bir öğretmen olarak, sınıflara değil öğrencilerin zihin ufuklarına veya  gönül iklimlerine vasıl olmak lazımdır. “Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi” olmayı telaffuz eden bir aklın zuhur ettiği kültürün içinde yaşadığımızı kabul ediyoruz. 

Okumak ve üretmek zorunda olan bir öğretmen olarak, Allah’ın emaneti olan gençlere sahip çıkmalı ve Batı medeniyetinin üflemiş olduğu sûflî arzulara terk etmemeliyiz o körpe dimağları. 

Öğretmenlerine karşı vefakar olan yeni nesillere de selam olsun bu vesileyle.


BİLGİNİN KUTLU ÖĞRETİCİSİNE

Eli kalem tutan bir öğretmen olarak “Öğretmenler Günü” hakkında bir şeyler karalamak mecburiyetinde hissediyorum kendimi. 

24.11.2022 19:21:00