Mustafa Özdal

Diyarbakır’ı, Şanlıurfa’yı, Van’ı, Bitlis’i, hatta Mazıdağ’ı (Mardin’in ilçesi) gören bendeniz, çok şey kaçırdığının farkında olmasına rağmen Mardin merkeze hiç gitmedi.

Kendime ilk fırsatta, medeniyetler beşiği bu kadim kente gideceğime söz verip, asıl konuya geçeyim. 

 

***

Bursalı sanayici, yanındakilerle birlikte dönemin Mardin valisiyle de görüşür.

Mardin valisi, Bursalı heyete şu tavsiyede bulunur:

Mardin’de mutlaka depo satın alın veya kiralayın.

Sanayiciler, depoya ne koyacaklarını sorarlar.

Kumaş, gıda, mobilya, beyaz eşya, ne bulursanız” yanıtını alınca, şaşırırlar haliyle.

 

***

Ancak aslında şaşıracak bir şey yoktur ve vali bey de önerisinde haklıdır.

Öyle ki bundan 12 yıl önce Mardin Nusaybin’den Arap coğrafyasına açılan kapıdan 280 milyar Dolar ihracat yapılmaktadır ve o yıllarda başta Ülker olmak üzere Türk menşei ürünler Irak, İran, Suriye gibi Ortadoğu ülkelerindeki  pazarın hakimidir.

Bugün ise bu coğrafyadaki ihracatın 500 milyar Dolarları aştığını öngörebiliriz.

 

***

 Peki bugün o bölgeye hakim miyiz?

Maalesef hayır.

Bir zamanlar Arap marketlerin raflarını süsleyen Türk menşei ürünlerin yerini Avrupa markaları aldı, başta İspanya ve İtalya olmak üzere.

Araplar, salçayı bile İspanyollardan alıyorlar artık, o derece.

 

***

Salça demişken sözü Karacabey’e getireyim.

Karacabey’de yer, gök salçalık domatesti biliyorsunuz.

Köylünün domatesi elinde kalınca, eski Vali Mahmut Demirtaş, Bursalı sanayicilerden yardım istiyor.

Salça  fabrikaları, köylüden domatesi alıp işleyecek, sanayici de fabrikalardan satın alacağı her biri 5’er kilo olmak üzere tonlarca salçayı, işçilerine bedava dağıtacaktı. 

Böylece köylü domatesini satacak, salça fabrikaları ürünü işleyip para kazanacak, sanayici sosyal sorumluluk projesini yerine getirmenin hazzını yaşacak ve işçiler de evlerine salça götüreceklerdi.

Teorik olarak harikulade bir proje ancak pratikte karşılığı olmadığı için, hayata geçmedi.

Çünkü köylünün elinde kalan salçalık domates miktarının 4 milyar liranın (eski parayla 4 katrilyon) üzerinde olduğu hesaplanıyor.

 

***

 

Peki bu duruma nasıl gelindi?

Salça ihracatı, bu yıl durma noktasına geldi de ondan. 

Çünkü ihracatçı enflasyona bakıp, Dolar kurunun en az 40 lira olacağını öngörerek hesap yaptı ve ihracat anlaşmalarını  yüksek kur üzerinden gerçekleştirdi. 

Ancak yüksek faiz, düşük kur ile enflasyonu dizginlemeye çalışan Mehmet Şimşek politikasından dolayı, Dolar 33 liralar seviyesinde aylardır sinekleniyor. 

Dolar, öngörülen seviyenin çok altında kalınca, salça fabrikaları ihracat yapamadı, ihracat yapamayınca da köylüden domatesi alamadı.

Sonuç ortada…

 

***

Şimşek’in düşük kur politikası, sadece domates ihracatçısı ve domates üreticisinin canını yakmadı.

Tekstil sektöründe faaliyet gösterenler başta olmak üzere Bursa’daki ihracatçıların alayı, ya kepenk indirmeye hazırlanıyorlar ya da fabrikalarını söküp Mısır’a taşıyorlar. 

 

***

Bu arada Mehmet Şimşek ne diyor:

Enflasyon hızla düşüyor.

Osmanlı’nın eski Milli Eğitim Bakanı Emrullah Efendi’nin, “Şu mektepler olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim” dediği rivayet edilir.

Mehmet Şimşek’in de o hesap…

Ekonomiyi bitirip, millette alım gücünü bırakmayınca enflasyonu ne de güzel düşürdü Sayın Mehmet Şimşek.

 

 


Bursalı ihracatçının umutsuz bekleyişi, tarlada kalan domates, Arap pazarını kaybedişimiz

Tekstil alanında faaliyet gösteren sanayici dostum, yoğun iş temposundan başını kaldırıp Mardin Nusaybin’e tatile gidiyor, 2012’de.

21.09.2024 14:34:00