MAHMUT MACİT

       Kur’an, Allah Azze ve Celle’nin tüm insanlığa mesajıdır. Kulak verip manasını anlayanları, karanlıklardan aydınlığa, bayağılıktan erdemliliğe, duyarsızlık ve bilinçsizlikten hakiki insanlık şuuruna çıkarmak için gönderilmiş bir ilahi kitaptır. Kuran tüm insanlık için bir yaşam rehberidir. İnsanlara bir yaşam tarzı, bir hayat düzeni belirler.

 

       Kur’an, insanın endişelerini, korkularını, tereddütlerini ortadan kaldırmak suretiyle, kalbini ve vicdanını rahata, huzura kavuşturur. Manevi yönden onu bilinçli, duyarlı, mütevazi, basiretli hale getirmeye sevk eder. İnsanı, kalbindeki, zihnindeki, ruhundaki, karanlıklardan kurtararak, mutlak bir aydınlığa çıkarmayı amaçlar.

 

       Kur’an, dirileri uyarmak, müjdelemek, gafletten uyandırmak için gelmiştir. Yoksa Kur’an mezardakiler için değil, tam aksine diriler Kuran’la hayat bulsun diye indirilmiştir. Kur’an’ın sahibi olan Allah, Yasin suresinin yetmişinci ayetinde şöyle buyurur “Bu Kur’an’ı ancak sana dirileri uyarasın, inkarcılara da hak ettikleri cezayı haber veresin diye indirdik” (Yasin 70) Ne yazık ki, Yasin suresini sürekli okuyan Müslümanlarımız bir de anlamlarını okuyup anlasalardı, o zaman Kur’an’ın indiriliş amacını vahyin sahibinden öğrenmiş olacaklardı.

 

       İnsanoğlunun, Kur’an’ın anlamıyla buluşturulmasının sağlanması şarttır. Zira Allah, Kur’an’ı, insanlığın sorunlarına çözüm metotları ve sorunların kaynaklarını kurutma yollarını öğretmek, yol göstermek üzere indirmiştir. Okumalı, anlamalı, yaşamalı. Sadece cenazelerde Kur’an sesi duymamalı insan. Kuran’la dirilenlerden olmalı. Akledip, tefekkür, tedebbür eden bir kalp ile okumalı. Allah’ın vadettiği hidayet ancak Kur’an’ı anladığımızda gerçekleşecektir. İşte ancak o zaman akıl, içine düştüğü karanlıklardan vahyin ışık kaynağına yönelmiş olacaktır.” Yoksa onlar hiç Kur’an’ı tedebbür etmezler mi, yoksa kilit vurulmuş kalplere mi sahipler” (Muhammed 24)

 

       İnsanlık için bir hayat programı olan bu Kur’an, manaya vakıf müminleri dehşete düşürüp kalplerini ürpertirken, cehaletin elinde adeta bir nesne gibi kendisinden uğur medet edilen bir kitap oldu. Okuyanın cehaleti, dinleyenin gafleti ile sayfalarının çevrildiği, manasının terk edilip sayfa yaldızlarının revaçta olmasından bu yana ‘okunması gereken’ anlamına gelen bu şeksiz, şüphesiz kitap, en çok okunmasına rağmen, hiç anlaşılmayan kitap oldu…

 

       Toplumsal sorun ve sıkıntıların cevabı bu ilahi kitapta aranmayıp, kutsama, teberrük ve mal tedarik işleri, soğuk algınlığı cinsinden bedensel hastalıkların şifası aranır oldu. Ahkamını terk edip, odaların baş köşesine asarak gaflet ile uyunmasından buyana, ölülerin hizmetine sunulmak, cenazelerin ruhlarına ithaf edilmek üzere, sesi, soluğu yalnızca mezarlıklara hapsedilmiştir.

 

       Bu ümmet Kuran’ın ruhundan koparıldı, dinini özünden öğrenemeyenler, mitolojik, efsanevi, romantik desenli, kakaolu kek tadında, hurafelerle her tarafı kuşatılmış ‘uydur ellezi minel becer’, kabilinden günümüz tabelacı din simsarlarının pazarladığı din anlayışlarını ilke edinip, avuçlarındaki din bijuterisi ile avunuyorlar. Kur’an’ı merkeze alan İslam’ı unutuyorlar. Oysa inandıkları dinin peygamberinin tek kaynağı Kur’an’dı. O halde İslam nedir? sorusunu sadece Kur’an’a ve peygamberimize sormamız gerekmektedir.

 

       Kuran ki, insanlık tarihinde yepyeni bir medeniyet ve kültür meydana getiren bir kitaptır. Kur’an; okumanın, düşünmenin, aydınlanmanın, kavramanın, bilinçlenmenin yol bulmanın, ayağa kalkmanın, amel etmenin kitabı olan Kur’an… Heyhat… gel gör ki   şimdilerde nasıl bir kitap haline dönüştürüldü. Müslümanların O’na karşı vazifesi, kupkuru bir yüceltme, takdis ile öpüp koklamak, abdestsiz dokunmamak, odanın yüksekçe bir yerine asmak, ya da seremonik özel törenler, tılsım ve büyülerin düğümlerini çözmeler, cin kovup defetmeler için kullanılır oldu.

 

       Halbuki Kur’an hayattır. Düşünce, özgürlük ve adaletin kitabıdır. Kuran okumayı amel edinirken, Kuran’ın kendisiyle amel etmemizin gerekliliğini unuttuk. Kur’an anlaşılıp hayata uygulansın için değil de sevap olsun diye okunuyor oldu. Anlamadan baştan sona okumanın sevabıyla hatimler yapılırken, ana tema nedir? baş kahraman kim? okuduğundan aklında kalan, en etkilendiğin ne oldu?  Bu kitap ne anlatıyor yahu? sorusu cevapsız kaldı…

 

       Yaşadığımız şu zaman diliminde, Kur’an’ın lafızlarını taşıyan insanlar yetiştirirken, Kur’an’ın sorumluluğunu da taşıyan insanlar yetiştirme hakikatinin unutulmaması gerekmektedir.  Kur’an güzel bir okuyuş ve zihinsel terapiye yarayan, hayattan soyutlanmış bir dinleti olmak için değil, bölüm bölüm uygulanacak bir hayat rehberi olmak için gelmiştir. Lafzının hakimi, mananın amili olunmalı, Zira Kur’an bu ümmetin navigasyonu, hareket kaynağı ve yön verenidir. Müslümanlar ancak Kuran’ı anlayarak, kendilerini cahiliyeden kurtarıp, İslam’ın göz kamaştırıcı ulvi hayatına çıkarabilirler.

 

       Gerçek şu ki, dünya Müslümanları en büyük mirasa ve en tutarlı dünya ufkuna sahip olmasına rağmen, inkâr edilemeyecek şekilde derbederdir. Kur’an’ı anlamayıp, Onunla amel etmedikleri, bir yarışma kitabı haline getirdikleri, güzel sesli hafızların okumalarına hayran kalıp, mesajından mahrum oldukları için en hazin, en mağdur, en mazlum insan toplulukları haline dönüştüler, huzur İslam da iken Müslümanlar bir türlü huzur bulamadılar.

 

        Merhum Üstat Akif’in de dediği gibi;

‘Lafzı muhkem yalınız, anlaşılan Kur’an’ın

Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın

Ya açar Nazm-ı Celil’in bakarız yaprağına

Yahut üfler geçeriz, bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.’

 

       Artık Kur’an’a olan yaklaşım biçimini değiştirmek zorundayız. En çok basılıp okunan, en çok ezberlenen, öpülüp saygı duyulan, hatimler indirilen, ölülerin arkasından okunan, mezarlıklara hapsedilen, özel gün ve gecelerde sayfaları açılan bu kitap, nesne durumundan kurtarılarak, hayatlarımıza müdahale etmelidir.

 

       Allah’ın yarattığı bu hayırlı ümmetin evlatları, mutlaka Kur’an’la konuşmaya başlayacaktır. Okuyup, anlamaya başladığımız gün, Kur’an, ruhumuzu alıp iman gerçeğine götürecek. Bu imanlar da bizlere Kur’an’ın ufuklarını açacaktır ki, işte o zaman akıl ve kalplerimize Kur’an’dan başka hiçbir beşerî kelam karışmayacaktır.  Öze ulaştığımız gün, İslam’ın vadettiği o Asr-ı saadet (Mutluluk, huzur Çağı) günlerine de ulaşmamız kaçınılmaz olacaktır evelallah.

       Selam ve dua ile…


DİRİLERE İNEN KURAN ÖLÜLERE MAHKUM

Kur’an, Allah Azze ve Celle’nin tüm insanlığa mesajıdır. Kulak verip manasını anlayanları, karanlıklardan aydınlığa, bayağılıktan erdemliliğe, duyarsızlık ve bilinçsizlikten hakiki insanlık şuuruna çıkarmak için gönderilmiş bir ilahi kitaptır.

22.04.2022 10:39:00