-Birincisi “DİN DERSİ”dir. Bu ders bizlere hayatın gayesini, yaratılış amacını ve Rabbimize karşı görevlerimizi anlatır.
-İkincisi de “DÜN DERSİ”dir. Dünden amaç tecrübe ile edilmiş bilgilerdir. Yani geçmişi yaşamış ve yaşadığı hayattan ders çıkarmış insanların tecrübelerinden istifade etmektir.
Ünlü bir tarihçi şöyle der:”İnsanın hayatı her şeyi yaşamaya ve yaşadıklarından ders alacak kadar uzun değildir”.Onun için hayatta en az hasarla kurtulmanın yolu yaşlılarımızın tecrübelerinden istifade etmektir.
Maalesef günümüz gençleri başta kendi anne-babaları olmak üzere yaşlılara kulak vermiyorlar. Onların dizlerinin dibinde oturup tecrübelerinden istifade etmiyorlar.
Oysa:
-“Büyüklerin sözleri sözlerin büyüğüdür” kaidesi gereğince onların fikirlerine her zaman ihtiyacımız olacaktır.
-Tecrübesi ve bilgisi az olan toplumlara düşmanlar daha çok zarar vereceklerdir.
-Yaşlılarımızın duasına her zaman ihtiyacımız vardır.
-Yaşlılarımızın iman ve itikadı daha sağlam ve daha kuvvetlidir. Hani ne demişti büyük âlim Fahreddini Razi: “Keşke benim imanım Kafkaslardaki bir teyzenin imanı kadar berrak ve kuvvetli olsaydı”.
-Yaşlıların olmadığı bir toplumda tecrübeli insanlar azalacaktır.
-Tecrübeli ve bilgili insanların azaldığı bir toplumda tecrübesiz insanlar daha çok hata yapacaktır.
-Yaşlılarımızın yüzü suyu hürmetine belki de Rabbimiz bize daha da ağır cezalar vermiyor.
Resulullah (sav ) bir Hadisi Şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: ”Süt emen bebekler beli bükülmüş yaşlılar ve otlayan hayvanlar olmasaydı üzerinize azap sel gibi gelirdi”.
Yaşlı kelimesi yerine eskiden “İhtiyar” kelimesi kullanılırdı. Hala büyüklerimiz bu kelimeyi kullanıyorlar. Birçok kelime gibi bu kelimede fazla anlamı olmayan sadece “yaşça ileri” anlamına gelen “Yaşlı” kelimesiyle yer değiştirdi.
İhtiyar kelimesinin birçok anlamı vardır. Bunların başında ”seçip ayırmak, üstün tutmak” gibi anlamlar geldiği gibi bizim bu kelimeyi kullanmamızın temelinde “Hayırlı” kökünden gelmiş olmasındandır. Yani Yaşlılarımız bizim “hayırlı insanlar”ımızdırlar. O nedenle İslam dini başta yaşlı anne ve babalar olmak üzere bütün yaşlılara hürmet ve ilgi göstermemizi emretmektedir.
Yüce Rabbimiz hayatın akışını şu ayetle bize bildirmektedir:” Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir”(Rum,54).
Rabbimiz bu ayeti kerimede hayatın adeta üç safhası olduğunu bize öğretiyor.
1-Bebeklik/çocukluk dönemi: Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan, kendini korumaya gücü yetmeyen, güçsüz ve zayıf bir dönem”… Sizi güçsüz olarak yaratan…”
2-Gençlik Dönemi: En güçlü ve kuvvetli dönem. Gerek akıl yönünden gerekse güç ve kuvvet yönünden insanın en verimli, en üretken ve en sağlıklı dönemi.”… sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren…”
3-Yaşlılık/İhtiyarlık dönemi: Bu dönem tabiri caiz ise güç ve kuvvet yönünden tekrar çocukluk dönemine dönmektir. -“ sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir.”
Hadis-i Şeriflerde de yaşlılara hürmet ve saygı ile ilgili birçok tavsiye geçmektedir. Resulullah (sav) şöyle buyuruyor:
-”Bir genç bir yaşlıya ikramda bulunursa, Allah o gence, yaşlılığında kendisine ikramda bulunacak birini nasip eder”.
-“Saçı sakalı ağarmış yaşlı Müslümana saygı gösterip ikram etmek Allah’a saygıdandır”.
Yukarıda ki son Hadisi Şerifi bir kez daha hatırlayalım: ”Süt emen bebekler beli bükülmüş yaşlılar ve otlayan hayvanlar olmasaydı üzerinize azap sel gibi gelirdi”.