Furkan Karaderi

Tarih: 13.04.2024 10:07

Enkaz şehirde bayram ve sessiz asker uğurlaması

Facebook Twitter Linked-in

Depremin üzerinden geçen 14 ayın ardından her şey dün gibiydi sanki. Baktığım her köşe o korkunç geceyi hatırlatıyordu bana. Tek fark şuydu ki binlerce enkaz kaldırılmış ve o korkunç görüntü yerini kocaman bir boşluğa bırakmıştı.

Dün ellerimle yaralı çıkardığım o enkazlardan geriye dümdüz  bir şehir kalmıştı. Çocukluğumu, gençliğimi umudumu aradım o boşluklarda. Sonra o boşluklar arasında hayata tutunmaya çalışan insanları gördüm. Halen evsiz bir halde ve bir belirsizliğin içinde bekliyor birçoğu. Kimi hasarlı evine yeniden girmiş kimi şehri terkedip gitmiş. Bu duyguların arasında geldi bayram bu şehre. Buruk bir bayram havasının hakim olduğu diyarlarda acılar ilk günkü kadar ağır değil belki ama yanan 40 mumum 1 i halen sönmemiş.

*********

Malatya’da bir adet vardır. Erkek çocuklarının emzik veya biberonları askere gidene kadar saklanır, askere giderken boynuna asılır. Haliyle asker uğurlamaları buralarda çoğu erkeğin çocukluk hayalidir. Eller üstünde havaya atmalar, davul zurna seslerinin konvoy kornolarına karıştığı bir anın kalabalığı bürür hayalleri. Benim için de öyleydi.
 

Bir gün tüm sevdiklerimi çağırır dillere destan bir asker uğurlaması yaparım diye düşünüyordum. Ama sonrasında bir gece vakti herşeyi yıkan o deprem hayalleri de yıkıp gitti. Kimi vefat etti kimi şehri terketti gitti. Acıların sardığı şehirde ne eğlenceye yer var artık ne kornaya ne davul zurnaya.

Pek kimse olmadan sessiz bir “Allahaısmarladık” ile uğurlanıyor gençler…

 

Gidene mi zor kalana mı çıkmazında yüzlerce mezar sıra sıra. Mezarlıklar şehirden kalabalık sanki.

Kimi mezarın başı izdihamken kiminin ardı bile kalmamış. Bir enkazda çekip gitmiş tüm ailesi.
 

Anne evladına sarılmış deprem anında. Sımsıkı tutmuş ve bırakmamış yavrusunu. Geride kalanları da bir görev bilmiş kendisine ve ayırmak istememiş, anneyi evladıyla üst üste gömmüşler. Sonra bebeğin bir kıyafeti asılıvermiş mezar başına.

 

Kim enkazdan nasıl çıktıysa, o günkü kıyafeti asılmıştı mezar başına. Bazı kabirlerin üzerineyse battaniyeler serilmişti. Enkaz altında üşüyen bedenler toprak altında üşümesin diye…

 

“Keşke ben de ölseydim”lerin yükseldiği ağıtları, “keşke ben de kurtulabilseydim”ler karşılamış.

Her hissin sancısı “keşke”ler doğururken, her doğan “keşke”yi umudun sancısı kucaklamış. Keşkeler bile özledi sizi…

Keşkeler dağladı yüreğimizi…
 

Zira yüreğimiz bayram değil, yangın yeriydi bu kez. Lakin elbet geçecek bu ateş… Sönmezse de elbet dinecek.

Canlarımızı gömdüğümüz toprak da elbet doyacak bir gün.

Acılara gömülen enkazımızdan anılarımız canlanınca, acıları gömdüğümüz yüreğimizden umutlar yeşerecek…

“Yetişirse…

Yeşerirse…”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —