Furkan Karaderi

   Bu kazanın sonunda psikolojiniz ve ruh haliniz aslında var olmayıp da kendi kurduğunuz o hal ve konumla karşılaşınca bunun üstesinden ne kadar gelebilir ki?
   Sonrası depresyon, huzursuzluk ve belki en istenmeyen haliyle “intihar”.
   Önceki yazımda egonun başarısızlığın ardından gelişine değinmiştim. Bir de hakikaten muhteşem başarılara imza atmış, konumunu değerini hak eden kişiler var. Onlara egoist olma hakkı tanınmalı mı sizce?
   Bence hayır. 


   Çünkü fazlasıyla tecrübeli olan bu rahatsızlık illeti, egosunu yönetemeyen bireyin kanında şekil değişerek farklı bir hale dönüşecektir. 
İşte bu kez elimizde nur topu gibi yeni bir problemimiz var:

“GÜÇ VE BAŞARI ZEHİRLENMESİ”

   Kat ettiği yolların verdiği yorgunlukla menziline ulaşmış olan başarı sahibi kişiler, özellikle yakın çevresi ve toplumun etkisiyle yüceltilip pohpohlanacaktır. Girdikleri her ortamda, başarılarının etkisi önden gidecek ve sürekli takdir ve tebrik göreceklerdir. 
   Yakın çevresine alışmış olan insanoğlu hiç tanımadığı insanlar tarafından da başarılı olduğunun tasdik edilmesiyle kendini, bulunduğu iyi konumdan, en iyisi benim düşüncesinin konumuna, daha doğrusu kollarına bırakıverecektir.


   Fakat takdire şayan başarılara erişen karakterimiz bir süre sonrasında, meyveli ağacı taşlayanlarla karşılaştığında bu en iyi benim düşüncesi güç ve başarı zehirlenmesine dönüşecek ve bu başarılarını kendisine kalkan yaparak üstünlüğünü ezici bir üstünlüğe çevirecektir. 
   Kendisini en iyi olarak gördüğü için diğer iyilere yukarıdan bakacak ve bir süre sonra belki de daha da kötüsü tek iyi benime doğru evirilecektir.


   Ego ile özgüven kavramları uzun yıllar tartışılmış olup bu tartışmanın en büyük sebepleri, aralarında incecik bir çizginin olmasından ve birbirine benzer görünmelerinden kaynaklanmaktadır.
Dikkat edilmesi gereken nokta ise budur:
“Benzer görülmeleri.” Yani aynı değildir. Kimyaları farklıdır. Huyu ve etkisi farklıdır. Görüntüleri aynı değil sadece benzerdir.


   Özgüven kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesidir. Kendisiyle barışık, kendisine inanan ve güvenen ama ne olursa olsun kendisi olan kişidir. Ego ise kişinin kendisini olduğundan üstün görmesidir. 


   Özgüven sahibi kişiler kontrollü hareket eder ve ne yaptığının farkındadır. Lakin egoist karakterler dümeni kırılmış bir gemi gibi bilinmez bir yola doğru sürüklenip giderler.


   Ego herkeste bulunur ama özgüven herkeste bulunmaz. Bu sebepten mülhem, özgüvene sahip olamayan kişiler onun muadili gibi gözüken ama aslında alakası dahi olmayan ego hapına başvurup yan etkilere razı olmaktadır. 


   Özgüven sahibi kişiler egolarını yönetebilirler. Lakin egoist kişiler toplumun yönetimi ve kontrolü altına çoktan girmişlerdir bile. 
   Kendisine kazandırdığı bu yalancı ve yapay kimlik bir süre sonra gerçeklerle karşılaştığı vakit, gereğinden daha da acı verici olacaktır.
   Dışarıya karşı oluşturulan bu kalkan, iç dünyasını koruyamayacak ve bir süre sonrasında içinde bir savaşa dönüşecektir. 
   Bu savaşı içinde yenemeyen karakterimiz bunu dış dünyaya yansıtmamak için bu kalkanı daha güçlü göstermeye çalışacak ve olduğundan daha hırçın ve daha egoist olacaktır. Çünkü böyle kişilerin mücadelesi bir kısır döngüden ibarettir.
   Çırpındıkça boğulurlar. Ve neticesinde kırılan dümenleriyle eni sonu bir yere çarpar veya batarlar. 
   Gâh içinde…Gâh dışında…


Güç ve başarı zehirlenmesi

Ego herkeste var olan ama onu yönetmenin herkesin harcı olmadığı bir yoldur ve bu yolda gereksiz bir hız yaparsanız ilk toslayacağınız barikat, hayatın gerçekleri olacaktır.

15.03.2024 09:58:00