Abdulvasih Duran


  Bin bir zorlukla büyüttüğü ve çok sevdiği çocukları ona aynı ilgiyi göstermiyorlardı.Yalnız kaldığı zaman eski gençlik  günlerine gidiyor  ve  Kur'an'da ki şu ayetlere bakarak hayatın akışının aslında sürpriz olmadığını görüyordu:

-"Bununla beraber, kime uzun ömür verdiysek, aynı zamanda onun güç ve yeteneklerinde yaşlandıkça, bir azalma meydana getiririz. Bu gerçeklere rağmen, hâlâ akıllarını kullanmayacaklar mı?" (Yasin,68).

-"Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir".(Rum,54).

  Yaşlı adam daha fazla dayanamayacağını bildiği için sonunda bir huzurevine yerleşmeye karar verdi.
   Huzur evinde ilk günüydü.Etrafına baktı hiç tanımadığı insanların içine düşmüştü.Bir kaç damla göz yaşı dökerek adeta çocuklarına hitaben sessizce şöyle mırıldandı:"
-"Siz küçük bir çocuktunuz daha. Hiç bir yere bırakmazdım  sizi, öyle savunmasız, öyle masumdunuz ki, kimselere güvenip başka yere yollamazdım. Yanımdan hiç ayırmazdım. Şimdi beni nasıl olup ta tanımadığınız insanlara teslim ettiğinizi düşünüyorum. Gözden çıkarılmış eski bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Yıpranmış, işe yaramaz. Kırgınlık mı? Kırgınım …"
   Yaşlı adam elbiselerini dolaba yerleştirirken Liseye gittiği günü hatırladı.Orada da Öğrenci Yurduna yerleştiği ilk gün elbiselerini dolaba yerleştirmişti.O an gözünün önüne gelmişti.
   
   Ancak bu gün ile o günler arasında dünya kadar fark vardı.
-Orada ki ilk güne sevinçle başlamıştı.Bura da ise hüzün hakimdi.
-Orada ki ilk gün  ümitlerin,hayallerin başlangıcıydı.Oysa bugün hayallerin tükenişiydi.
-Orada ki  ilk gün hayata açılan kapıydı.Oysa bugün hayallerin bitiş anıydı.
-Orada geçen günler adeta batan Güneşin başka bir kıtada tekrar doğması gibiydi.Oysa burada  geçen her gün kayan yıldızlar gibi son buluyordu.

    Yaşlı adam bu ilk günün ilk gecesinde yatağına uzanırken aklına şu Ayet ve Hadisi şerif geldi.Hüzünlendi.Ve  kendi kendine şöyle mırıldandı :"Keşke günümüzün evlatları Allah ve Resulünden (sav) haberdar olsalardı".
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyordu:
"Onları (anne-babamı)  esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et" (İsra,24).

" Peygamber (sav) Efendimiz de örnek bir evladı şöyle anlatıyordu:

“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktı. (Akşam olunca) geceleme ihtiyacı olunca bir mağaraya sığındılar ve içine girdiler. Dağdan (kayan) bir taş yuvarlanıp mağaranın ağzını üzerlerine kapadı. Aralarında “Bizi bu kayadan salih amellerimizi şefaatçi kılarak Allah’a yapacağımız dualar kurtarabilir!” dediler. Bunun üzerine birincisi şöyle dedi:

“Benim yaşlı, ihtiyar  anne babam  vardı. Ben onları çok kollar, akşam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirini yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı. Eve döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hala uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım.  Ben ise süt kapları elimde onların uyanmalarını bekliyordum. Ey Allah’ım, bunu senin rızan için yaptıysam, yolumuzu kapayan şu taştan bizi kurtar!”

Taş bir miktar açıldı ama çıkacakları kadar değildi. İkinci şahıs şöyle dedi..."(Konumuz gereği  bu kadarını aldık. Diğer iki kişiden birinin amcasının kızına yaptığı iyilik,diğerinin de ücretini vermediği kişiyi bulup ücretini vermesi.(Geniş bilgi için ilgili Hadisi şerife bakınız).


HUZUREVİNDE İLK GÜN

Yaşlı adamın dört çocuğu vardı.Herbirinin evi 125 metre kareydi.Ama gel gör ki bu dört evde de kendisine bir metrekare yer bulamıyordu. Hayatı hanımının vefatiyle daha da zorlaşmıştı.Eşlerin vefatı için ' küçük kıyamet' deniliyordu oysa yaşlı adam için adeta büyük kıyamet kopmuştu.

19.12.2024 17:07:00