İnanmak, güvenmek, doğrulamak, onaylamak, kabul etmek anlamlarına gelir . İnandığın varlığa / kişiye / şeye güvenmelisin, doğrulamalısın, onaylamalısın ve onu kabul etmelisin .
İnsanların bir kısmı inancında samimi , dürüst iken bir kısmı da dürüst değildir . İnanmış gözükmektedir . İnanmış gibi yapmaktadır . Ama aslında inanmamıştır . Yüce Kitabımızda bu duruma vurgu yapılır ; “ İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları halde "Allah’a ve âhiret gününe inandık" derler.” (Bakara 8) .
Bir insan inanmadığı halde neden inanmış gibi gösterir kendini ? Böyle bir şeye niçin ihtiyaç duyar ? Bu davranışla ne amaçlar ? Sanırım öncelikli olarak bulunduğu ortamda dürüstçe inanmışların sayısı daha fazladır, belki güç onların elindedir . Gidecek başka yeri de yoktur . Ya da ekonomi çarkını o toplumda döndürüyordur . Atalar dinine sımsıkı sarılmıştır . Veya değişime , yeniliğe son derece kapalı olmasıdır ki bu atalar dinine bağlı olduğu için de olabilir .
Böyle insanların önemli özelliklerinden birisi Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışmalarıdır , daha doğrusu aldattıklarını zannederler . Oysa sadece kendilerini aldatırlar ama bunun farkında değildirler . “ Akıllarınca Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya kalkışıyorlar; halbuki onlar farkında olmadan yalnızca kendilerini aldatmış oluyorlar.”
( Bakara : 9) .
İnsanın dürüstlüğü kalbinin dürüst olmasıyla paraleldir . Kalpteki vicdan faal ise bütün organlar o vicdanın sesini dinler . Rasulullah (sav) “ Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buharî, İman, 39) buyurarak kalbin rolüne dikkatlerimizi çeker . İşte inanmış gözüken gayri müminlerdeki sıkıntı da buradadır . Bunların kalplerinde bozukluk vardır . Yalan , gösteriş , iki yüzlülük gibi tavırlar sergilerler . Yanlışta diretirler . Yıkmak , yakmak , dökmek , bozmak , ifsad etmekten zevk alırlar . Bunları da gizli gizli yaparlar . Onlara “ bozmayın , ifsad etmeyin ” dediğinizde utanmadan sıkılmadan “ hayır , biz düzeltiyoruz , islah ediyoruz ” derler . “ Onlara "Yeryüzünde düzeni bozmayın" denildiğinde, "Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz" derler.” (Bakara : 11) . Halbuki en büyük bozguncular bunlardır .
İnandık diyen gayri müminlerin bir oyunu da iman edenlerle karşılaştıkları zaman
“ bizde inandık ” derler . Biz de müslümanız , bizim de dedemiz , babamız hacıydı , müftüydü derler . Ancak kendi yandaşlarıyla buluştukları zaman ise “ biz sizinle beraberiz , biz onlarla / müminlerle alay ediyoruz ” diyerek aslında kiminle saf tuttuklarını ele verirler . Niyetlerini ortaya koyarlar . Böyle davranarak alay ettiklerini büyük pişkinlikle itiraf ederler ama bilmezler ki asıl Allah cc onlarla alay etmektedir . Bilmezler ki asıl kendilerini zarara sokmuşlardır . Kârlı bir işi yaptıklarını düşünürler ama yaptıkları alışverişten zarar etmişlerdir . Çünkü bu dünyanın bir de öte dünyası vardır , onlar bunu hesaba katmazlar .
Aslında bu tür hastalıklı insanlar hep endişe ve korku içindedirler . Karanlık gecede çakan şimşeklerin verdiği ışıkta yol alırlar ancak ışık hemen söner ve karanlıklarında kalırlar . Tabiri caizse bir arpa boyu yol alamazlar . Hakikatın çarpmasından, gerçeğin ortaya çıkmasından çok korkarlar . Kısacası kuruntuları boştur , kokuları nahoştur .
Mehmet İSLAMOĞLU
08/06/2020