AHMET TAŞTAN

“İstikamet” konusunda sahabeden bir örnek aranırsa Hz. Ebu Bekir’in Miraç olayındaki tutumu dikkate alınmalı.

Resulullah Efendimize itimadını sarsmak için Hz. Ebu Bekir’e önce Mekke ile Kudüs arasındaki mesafeyi zaman itibarıyla sormuşlar. Bir aylık yoldur, cevabını alınca zehirlerini akıtmış müşrikler: Senin arkadaşın Muhammed dün gece oraya gidip geldiğini söylüyor, sence bu mümkün müdür?”  Kısaca yalan söylüyor, dedirtmek istiyorlar.
Fakat Hz. Ebu Bekir, bir anda “iman gücüyle”  haykırıyor “Bunu o dediyse doğrudur. Çünkü ben Onun gökten vahiy aldığını inanıyorum.”

İstikamet konusunda belki daha çok dikkatimizi çekecek bir sahabe de Ebu Zer Gıfari Hazretleridir. Neden? Çünkü Kur’an-ı  Kerim’deki bazı emirleri çok derinden hissedip bunu nefsinde yaşamakla birlikte aynısını topluma dikte etmeye çalışma gayretinde olmasıdır.
Yani bazen prensiplere kavi bağlılık karakterin etkisi ile baskı unsuru oluşturabilir. Bir opsiyon, bir esneklik söz konusu olmalı ya da ilkelere uygun farklı bir çözüm bulmalıdır.
İşte buna uygun bir hadis-i şerif;  Bir ramazan vaktinde eşiyle birlikte olup orucunu bozan sahabe-i kiram, durumu Efendimiz’e aktarır. Peygamber Efendimizin takındığı tavrı hatırlayalım. “60 gün oruç tutman gerekir” dediğinde Yaşlı sahabe “Ben bir gün bile tutamadım, orucumu bozdum. Nasıl tutayım 60 günü?” diye cevap vermiş. Daha sonra Peygamber Efendimiz; “O zaman on fakiri doyur” demiş. Sahabe Efendimiz; “Ben fakirim, onları doyuracak malım yok” deyince orada duran iki sa’ hurmayı dağıt Medine fakirlerine.” demiş. “Medine’nin en fakiri benim” deyince, Efendimiz “O zaman al onları eşinle beraber ye” buyurmuş ve tebessüm etmiş.
 
Bu istikamet mevzusuna yine farklı bir açıdan bakalım: Hz. Ebu Bekir’in halifeliği zamanından. Zekat vermeyenlere karşı takındığı kararlı tutum. İstikameti gösterir. Hz. Ömer bile istişarede itiraz etmiş. Kelime-i tevhid söyleyenlerle savaşamayız, diye. Lakin Halife, İslam’ın en temel ilkelerinden olan zekatı vermeyenlerle savaşacağını söyler ve Hz. Ömer de Onun yaptığının doğru olduğunu sonradan ifade eder.  

Bir başka açıdan istikamet hikayesi de Hz. Ömer’in müellefe-i kuluba (kalbi İslama asındırılacak olanlar) zekattan ya da ganimetten bir pay ayırmaması. “Peygamber Efendimiz ayırmıştı” denildiğinde “o zaman Müslümanlar zayıftı şimdi güçlüyüz, gerek yok” diye cevap vermesindir.

İstikamet konusunda dikkat etmemiz gereken ilkeler de vardır...
Kur’an-ı Kerim’de bir nassa dayanacak,
Peygamber Efendimizin sahih sünnetinde bir hadis olacak
Bir de zamana, olaylara ve duruma göre bunları kullanacak hikmetli bir akıl, hikmetli bir davranış ve kararlılık olacak.
Müslüman dürüsttür yalan söylemez, ilkesini bilirken “harp hiledir” ilkesini birlikte düşünülmesi gerekir.
İstikamet üzere daim olabilmek için konuşmaların önünde ya da arkasında o delilleri de zikretmek, bilincin bilenmesi için çok mühimdir.
Ehl-i sünnet alimlerinin bu konudaki çalışmaları ve mücadeleleri dikkatle incelenmeli.

Bir hadis-i şerifte haram bellidir, helal de bellidir. Bunların arasında şüpheli şeyler vardır. Kim şüpheli şeyleri terk ederse helale daha yakındır” buyrulur. Bir istikamet işaretide burada.  

Ben-i Selasil vakasında cünüp olarak savaşan sahabelerin hakkında Amr bin As (ra)’ın emrini de incelemek lazım. “Ateş yakmayın, teyemmüm yapın.” “Ama su varken teyemmüm yapılmaz.” “Fakat şartlar müsait değil suyu kullanmaya.” Peygamber Efendimiz’e olay aktarılınca  “Doğru yaptın” demesini de istikamet açısından değerlendirmek gerekir.

İstikameti tutturmanın zor olduğu noktalar da vardır. İki yoldan birini tercih yapma anlarımız. Doğru ile yanlışın belli zamanda istikamet tutturmak kolay olabilir; önemli olan hakkın içine batıl karıştığı zaman istikameti bulabilmektir. İçinde doğru barındıran yanlış cümleyi yakalamak.
Hz. Ali'nin dediği gibi. Hariciler: “Hüküm Allah’ındır” diyerek hakem olayını redd etmişler ve Halife Hz. Ali’nin ordusundan ayrılmışlardır. Halife de “yanlış yolda kullanılan hak bir söz” diye belirtmişti.

Hz. Ali, kendi yüzüne tüküren adamı affetmesi de Allah rızası için yapacağı bir öldürme olayını nefsine dokungundan şüphelendiği için öldürmekten vazgeçmesi de istikametten hiç ayrılmamak gerektiğinin güzel örnekliği olarak karşımızda durmaktadır.
Son olarak bir dua ile bitirelim:
“Ya Rab, Hakkı Hak bilip hakka ittiba etmeyi (bağlanmayı) bâtılı bâtıl bilip bâtıldan içtinab etmeyi (sakınmayı) nasip eyle. (amin)


İSTİKAMET ÜZERE OLMAK

“İstikamet” deyince aklımıza ilk gelen şey “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti kerimesi olmalıdır. Hud Suresi 112. ayet-i kerimesi Peygamber Efendimiz (sav)’in kendi ifadesiyle “onu ihtiyarlatan” yani sorumluluk altında tutan bir ayettir.

Tarih: 22.04.2021 16:21