Öyleyse böyle bir yazı yazmanın bir anlamı yoktur. Fakat “oy veren seçmenin” nasıl bir düşünce atmosferinde mührünü bastığını düşünmekten de bizi kimse alıkoymamalı.
Kimileri atadan, babadan görüp bildikleri partiyi ve siyasetçiyi desteklerler. Siyaset yapmayı, ülkenin hayrına “hizmet üretmek” olduğunu unutarak bir "takım tutma" saplantısıyla oy verirler.
Bu cins oy verenler için, “tuvalet terliğini” dahi koysanız fark etmez diyerek en düşük limit belirlenir. Aslında bu “alt limit” aşağı yukarı her saplantılı seçmen için geçerli olabilme ihtimali vardır.
Kimileri de inandığı fikir, ideoloji ya da dava adına oy verir. Onu desteklemek, onun yanında olduğunu göstermek için. Fakat bazen bunları değerlendirirken kafamız karışır; aynı fikirden olup bölünmüş siyasi partileri görünce. Demek ki aynı inanç, fikir, ideoloji, dava -her ne derseniz- bölünebiliyormuş. Her siyasi partinin değişik fraksiyonları söz konusu, farklı renk tonları gibi. Ve bunlar, aralarındaki dünyevî, stratejik vb. fikir ayrılıklarından dolayı parçalanmış bir görüntü arz etmektedirler.
Bir seçmen olarak ben nasıl düşünüyorum? Bir fikre saplanmış, bir kişiye kilitlenmiş anlayışla oy vermemeye çalışıyorum diyebilirim. Yıllardır “aynı yere” oy verme ihtimali olsa bile bunun adını “saplantı” değil “istikrar” diye adlandırıyorum.
Bir at yarışı takip etmiyoruz ki kazanan ata oynayalım devamlı. Hizmetleri ile göz dolduran, insanın gönlüne dokunan, ufkunu açan, hayatı kolaylaştırmaya ve güzelleştirmeye çalışan insanları desteklemek istiyorum.
Benim sevdiğimi desteklemeyip eleştirisini yaparak kusur arayan; daha doğrusu oyumun rengini etkilemeye çalışan insanlara diyorum ki... Parti veya lider isimlerini değiştirip aynı eleştirileri yaparak kendinizi değerlendirebiliyor musunuz? Adaletli düşünenlerin böyle yapması gerektiğine inanıyorum.
Siyasetin bin bir renkli yüzü var olduğunu biliyoruz. Devletin, insan hayatını etkileyen birçok alanda tesiri söz konusudur. Kusurlu ve açgözlü insanların, siyasette de yer tuttuğunu aklımızdan çıkarmayarak her partiyi/partiliyi değerlendirmek gerekir.
Küçük bir toplulukken, samimi, gayretli insanların iktidar olup değiştiğini görmek çok da yadsınacak bir şey değil. Bir zamanlar az ve öz olmanın, fedakarca özverili siyasi çalışma yaparken; makam, mevki vermek ve iş takibi yapacak konuma gelmek elbette ki insanları etkileyecek ve değiştirecektir.
Dolayısıyla “iktidar oldular ve değiştiler” sözü, doğru olduğu kadar “ilkelerden taviz verilmediğinde” gözden geçirmeleri gerekir.
Bugün hangi muhalefet partisi, iktidar olduğunda değişmesin. Bence milletin taleplerini dikkate aldığında, devletin imkanı ve gücünü gördüğünde değişik tavırlar alınması gerektiğini hissedecektir.
O sebeple iktidar olmanın zorunlu şartı olarak, yapması gerekeni yapacaktır. Bu yoldan sapma değil, işin hakkını verme olarak da değerlendirilebilir. Ama değişmemek adına devletin imkanlarını örgüte, cemaate ya da bir gruba has kılarak kullanmak ve tüm milleti vatandaş olarak görmemek daha tehlikelidir.
Devleti yönetenlerin örgüt, cemaat ve benzerinin öğretilerini/ilkelerini (insanı yaşat ki devlet yaşasın vb. gibi) gönlünde tutsa dahi, tüm millete hizmet etmeyi prensip edilmesi yoldan çıkma değil gereğini yapmaktır.
Şimdi ben kime oy vereceğim? Sevdiğim insanlara...
Ben kime oy vereceğim? Millete hizmet etmiş kadrolara.
Ben kime oy vereceğim? İnancımı serbestçe yaşamama imkan verenlere.
Ben kime oy vereceğim? Milletimi ve devletimi dünyada saygın hale getirenlere.
Ben kime oy vereceğim? Dünya mazlumlarına kol kanat gerenlere, onların haklarını savunanlara bazen gücü yetmese de
Ben kime oy vereceğim? İslam'a hizmet edenlere... Müslüman bir nesil yetiştirmek için çalışanlara... Necip Türk milletinin tarihteki misyonuna sahip olanlara...
Kime oy vereceğim? Büyük ve gelişmiş devletlerin yapmış olduğu haksızlıklara dur diyenlere/ demeyi göze alanlara... Dünya milletlerine bile yeni ufuklar ve imkanlar açanlara.
Ben kime oy vereceğim? Dünya siyasetine yön veren ve her masada var olanlara... Dünyayı tanıyanlara.
Ben kime oy vereceğim? Dost ve düşmanın hakkını verdiği güçlü liderliğe...
Ben kime oy vereceğim? Büyük olduğu halde büyüklüğünü bilenlere ve zulmetmeyenlere...
Ben kime oy vereceğim? Ufku geniş, fikirleri parlak ülke insanının önünü açanlara...
Ben kime oy vereceğim? Alınmış kararları vatandaşın hayrına aykırı diye gerekirse geri çekebilenlere...
Ben kime oy vereceğim? Ülkemizin tarihinde görmediği kadar büyük teknoloji, sağlık, uzay, savunma, sosyal, kültürel alanda ilerlemeye hız verenlere...
Ben kime oy vereceğim? Ülke savunmasında büyük katkı sunan zihniyet sahiplerine...
Tarihi bilenler şöyle geriye dönüp baktığında, büyük liderlerle yola çıkıp bir dönem sonra belli ve belki de haklı konulardaki fikir ayrılıklarından dolayı ayrı düşenler ile doludur. Biricik örneğimiz Peygamber Efendimiz (sav) önderliğindeki yüzyıllık düşmanları (Hazrec ve Evs kabilelerini) birleştiren ve aralarına İslam kardeşliği koyan İslamiyet'in yayılması ve daha Raşit halifeler döneminde gruplaşmaların çıkması. Cemel ve Sıffin savaşlarında farklı görüşteki sahabelerin çatışmaları. Aynı çeşmeden su içmiş, aynı mecliste diz çökmüş insanlar, siyasi olaylar karşısında farklı fikirlere sahip olup maalesef birbirine kılıç çekmeleri.
Olaylar bittikten sonra tarih kitaplarında okurken kimin haklı olduğunu söylemek kolay belki. O zaman da hakkı hakikati görmeyenler, görüp de tavır koyamayanlar, görüp de tavır koyanlar... İhtimaller nasıl da çoğalıyor böyle.
Lakin güçlü siyasi otorite farklı fikirleri ve kendisinden ayrılmış farklı düşünceleri de bir arada tutabiliyor. Yapılması gereken şey bu avantajı kullanmak.
Bir çok sorunla beraber, bu sorunları yöneten “istikrar ve güvene” oy vermem gerekiyor.
Peki siz düşündünüz mü kime, niçin, nasıl oy verdiğinizi? İktidarın şartlarıyla hiç karşılaşmamış bir partiyi, iktidar partisi ile kıyaslamanın doğru olmadığını bilmeden oy vermek, ne kadar isabetli düşünün derim.