MAHMUT MACİT

    Cennet vatan, güzel ülkemin, yüreği merhamet dolu insanlarının yaşadıkları şu coğrafyamıza bir bak, nasıl zalim Nemrut ateşi sarmış durumda. İnsanlarımızı acı ve gözyaşına mahkum etti zalimler. İhanet, alçaklık, vicdansızlık adına ne varsa üstümüze bulaştırıyorlar. Asrın müşrikleri her yönden saldırarak, Müslümanları birbirlerine kırdırıyorlar, daha fazla ayrışmamızı ve birbirimize düşerek kan dökülmesini istiyorlar. Tüm pislikleri üstümüze her koldan yolluyorlar. İnsanlarımıza yeni sorunlar peyda ediyorlar. Açılan her kapaktan ihanet kokusu yayılıyor, münafık, vatan düşmanları virüs gibi sarmış coğrafyamızı.

   En yüce gücümüz duaya sarılıyoruz. Bir mahcubiyet kaplamış yüzümüzü saran… Firakın mağlubu, fitnenin kurbanlarıyız, gittikçe yoğunlaşan gecelerimiz kabusa dönmekte...

    Pamuk beyazı bulutların yerini, siyaha çalmış bulutlar sarıp, gökyüzünü karalara bağladı. Zulüm kokusu yayılıyor yüreğimizin her bir köşesine. Rabbimize sığınıyoruz, tek dayanağımız Rahman, Rahim, Kahhar, Azizun züntikam olan Rabbimize... Ellerimiz semada ; ”ya naru kuni berden ve selame”. (Ey ateş serin ve esenliğe dön)                              

    Şu alçak ve çirkinleşen dünyada medeniyet denilen maskara mahluk ile en güzel yalanları demokrasi denilen altın tepside sunuyorlar.  Demokrasi ve özgürlük adı altında insan hakları, adalet, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi palavralar savuruyorlar…  Ne yazık ki özgürlük, insan hakları çığırtkanlığı yapanlar insanlarımızı birbirine düşürüp sömürü, acı, kan ve göz yaşı, emelinden başka hiçbir amaca hizmet etmiyorlar.

    Zulmün peronlarından cehenneme doğru birinci sınıf biletle, katliam yolculuğuna, çıkmış olan zalimler, gökyüzünü saran ecel çığlıklarını duymayabilirler…Lakin işiten ve gören her şeyin sahibi olan Allah’ı unutuyorlar. Sükunetini koruyan bilinçli insanlarımız her şeyin farkındalar, hainlerin maskeli balolarının arkasında sakladıkları planları biliyorlar.

    Zalimliğin, hukuksuzluğun, merhametsizliğin, vicdansızlığın, ahlaksızlığın öfkesi kaynayıp kabarıyor yüreklerde… Feraset sahibi halkımız devletimizin ve milletimizin yanında, öfkelerini, biriktirip yumruklarını sıkıp, avuçlarında biriktirdikleri, dualarını da zalimin zulmüne savuruyorlar.

     Katlettiğiniz hektarlarca yemyeşil doğamız, hayatta kalabilmek için çırpınan günahsız canlılar, yerinden yurdundan, sevdiklerinden koparılanlar, ölüme attığınız tüm canlıların çığlıkları ve yakıp kavurduğunuz ormanlar, içindeki binlerce masum dilsizin vebali, arşa-ı alaya yükselip boğacak hepinizi, korku dolu ruhlarınızın derinliklerindeki gerçek, bir gün yerle yeksan edecek şu zalim, Firavun ve Nemrut planlarınızı...

    Desteklerimiz ve hüzünlerimizle ülkemizin mazlumlarına payanda olup buğzumuzu sürdürüyoruz, Yüreğimiz mazlumların, ciğeri kavrulanların sığınağı, hüzünlerden yapılmış dualarla sarıyoruz yaralarımızı, şu kirlenmiş, sağır, dilsiz maviliğini ve yeşilliğini kaybeden gezegende...Yüreğimizin hüzün dolu ormanlarından patikalarına kaçarken, en çıkmaz çalılıklarında bile, hüzne çıkıyor yollarımız.

     Dualarımız en yüce gücümüzken, servetimiz ahımız, en muhteşem arkadaşımız hüznümüz oluyor bizim...

     Ey zalim fil ordusunun sahipleri, şeytanın dostları, Firavunun adamları, Nemrut ateşinin oduncuları, planlarınızla, yalanlarınızla, zulümlerinizi, kötülük şölenlerinizi, kutlamalarınızı sürdürün bakalım, gün gelecek kanla inşa ettiğiniz zalim dünyanız ışıltısını kaybedecek, işleyen Sünnetullaha tam bir güven ve teslimiyetimiz var. Mutlak Adalet terazisi ile zerre miktarı iyilik zerre miktarı kötülük şaşmaz terazide tartılacak. Boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alacak. Her canın hükmü boynuna asılacak, diller mühürlenecek, yalan son bulup hakikat kazanacak. Dünya hayatında zulmedenler kaybedecek… Her şeyin sahibi olan Allah tüm mazlumların hüznünü giderip, her zerre miskal zulmün hesabını soracak inşallah.

     Sermayemiz olan ne acı hüzünlere şahit oluyoruz yürüdüğümüz kutlu yolda. Büyüttüğümüz her sevgi umulmadık bir tohumu yeşertecek, zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Değil mi ki bir ve beraberiz cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz, değil mi ki rabbimize teslim olmuşuz, değil mi ki iman etmişiz, yürüyüşümüz vahyin ışığında, hüznümüz onun ikliminde oldukça en üstün olanlar inanalardır.

     Bir Hüzün ki sağanak sağanak yağıyor, varlığın tılsımına dokunduruyor yüreklerimizi. Zamanın hipnozundan sıyrılarak, duvarlarında parçalıyoruz tüm geçici heva ve heveslerimizi, cam kırıkları üzerinde ince, hassas, ulvi, yürüyüşümüz devam ediyor, yanan ciğerlerimizi gördükçe en kesif duygular sarıyor kalbimizi, dualarımız ve inancımız bizi ayakta tutuyor.

    Ey dostum, ruhumun ilacı, muhteşem arkadaşım hüzün…

    Ey aşkımın dile gelmiş ağlayan çocuğu, çek git artık, bırak seccadem sarıp söndürsün Nemrut ateşinin yakıp kavurduğu kanayan yüreğimi...


NEMRUT ATEŞİ

Gel ey muhteşem arkadaşım Hüzün, yüreğimin sızı kutusu, oturup beraber dertleşelim...

5.08.2021 12:07:00