Mustafa Özdal

Yıl 1989, bendeniz ilkokul çağlarındayım.

Tek kanal TRT’li yıllar…

O yıllara dair unutamadığım ve ahir ömrümde bir daha aynı keyfi hiçbir zaman yaşayamayacağım 2 diziden biri Keşanlı Ali Destanı ise diğeri de Lüküs Hayat’tır.

Büyük usta Zihni Göktay’ın aklımda mıh gibi tuttuğum repliklerini, Lüküs Hayat melodisinin ruhuma tesir eden katıksız mutluluğunu, aradan geçen 36 yıla rağmen unutamam.

 

***

Çocuk aklımla Türk tiyatrosunun bu kült eserinin sadece seyir zevkine kapılsam da, oyunun verdiği siyasal ve sosyolojik mesajı yıllar sonra idrak edebildim. 

Erken dönem Cumhuriyet’in ‘batılılaşma’ hareketini lüks yaşamdan ibaret görenleri hicveden senaryonun arka planında, batılı olma yolunun kültürden geçtiği mesajı veriliyor.

Oyun her ne kadar Cumhuriyet’in 10. yılında yazılmış olsa da kanımca Tanzimat’tan bu yana Türkiye’nin modernleşme yolcululuğuna ışık tutuyor.

Dahası Ulu Önder’in yaratmaya çalıştığı küçük burjuva sürecinin ne kadar sancılı olduğunu gözler önüne seriyor.

 

***

Lüküs Hayat’ı beyaz perdenin ardından tiyatroda da izlemiş ancak  son olarak Eskişehir Şehir Tiyatrolarının sahnelediği oyunu izlediğimde aynı tadı alamamıştım. 

Bu nedenle Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun nasıl bir oyun sahneleyeceğini merak ediyordum.

 

 

***

Öncelikle Lüküs Hayat’ın  orijinaline sadık bir oyun bekliyorsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

Yine Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun sahnelediği ödüllü 1984 oyunu gibi Lüküs Hayat’ın senaryosu da yeniden yazılmışçasına farklı bir biçimde karşımızdaydı.

Teknolojinin nimetlerinden yararlanılmış, uzay üssünü andıran bir sahne düzeniyle oyun bir hayli zenginleştirilmiş.

Müzikler, koreografi, dekor, kostüm, ışık sistemi ve oyunun zenginleştirilmesini sağlayan her bir ayrıntı, büyük bir emeğin, alın terinin sahnede vücut  bulmuş hali gibiydi. 

Ancak birbirinden bağımsız gibi duran sahneleri izlerken zihninizin bir saniye bile sahneden kopmaması gerekir. 

Nitekim 1930’lu yılları izlediğinizi sanırken, sahnenin orta yerine fırlayan 2000 yıl öncesinin destansı karakteri Kleopatra’yı görüyorsunuz. 

Bu ve buna benzer sahnelerin, senaryoyla bağını kurmak için zihninizi yormamanızı ve kendinizi oyunun seyir zevkine vermenizi öneririm. 

***

Oyunun sonunda konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in de dediği gibi, senaryonun üzerinden 90 yıl geçse de, bugün de değişen bir şey yok.

Yani o gün batılı olma hevesi, pahalı konaklarla, nikel-kubik mobilyalarla,  şaşalı balolarla ve lüks otomobillerle ‘sağlanırken’, bugün de akıllı telefonlar, altı AVM üstü apartman olan rezidans projeleriyle, tüketimi körükleyen kredi kartlarıyla ve pahalı markalarla sağlanıyor.

90 yıl öncesinin maskeleri balolarının yerini İnstagram sayfalarını süsleyen filtreli ‘çağdaş’ partiler aldı.

 

***

 

Prömiyerin en büyük sürprizi ise hiç kuşkusuz Türk tiyatrosunun yaşayan en büyük çınarı Haldun Dormen’in katılımıydı.

 

Nitekim bestesinde ve senaryosunda imzaları olan Rey kardeşlerin (Cemal Reşit Rey ve Ekrem Reşit Rey) yarattığı bu unutulmaz oyunun yönetmenlerinden biri de Haldun Dormen’dir.

Dormen’in 1 asra dayanan yaşına rağmen Bursa’ya gelip oyunu izlemesini, sadece sanata olan saygısıyla değil bir kültür-sanat şehri olan Nilüfer’e ve Nilüfer Belediyesi’ne verdiği önem olarak yorumluyorum. 

 

***

 

 

Lüküs Hayat gibi güçlü bir yapıtı hayata geçiren Nilüfer Kent Tiyatrosu, hakkında çıkan spekülasyonları da sonlandırdı.

Yani Bursa’nın öncü şehir tiyatrosu NKT, daha güçlü bir destekle yoluna devam edeceği mesajını verdi.

Ve farkını bir kez daha ortaya koydu.

 

MUSTAFA ÖZDAL


Nilüfer sahnesinde ‘Lüküs Hayat’: Bir başyapıtın yeni yorumu

...

27.10.2025 16:14:00