Çünkü hem ekonomileri bizimkiyle kıyaslanmayacak kadar iyi durumda, hem demokrasileri ileri düzeyde, hem adalet sistemleri tartışılmayacak seviyede, hem de insan hakları, basın özgürlüğü gibi alanlarda dünyaya örnekler.

Ancak tek bir alan var ki, işte orada bizi gerçekten kıskanmaları gerekir.

Sağlık elbette.

Ne var ki dünyanın en ileri sağlık sistemlerinden biri Türkiye’de olmasına rağmen, özel sektör payının gün geçtikçe artması, sistemi sorgular hale getiriyor. 

Yakın zamanda yaşanmış bir hadiseyle, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Kalp ve tansiyon hastası bir vatandaş, Bursa’da Medicabil isimli hastanede tedavi ediliyor.

Ultrason sonucunda, damarının yüzde 70 tıkalı olduğu saptaması yapılarak, derhal anjiyo olması öneriliyor, anjiyo yapılmazsa hayati tehlikeyle karşı karşıya kalacağı söyleniyor.

Yani hasta, epey korkutuluyor. 

Ancak hasta, ultrason sonucuna şüpheyle bakıyor ve soluğu İnegöl Devlet Hastanesi’nde alıyor.

Bu hastanede de ultrason çekiliyor ve sonuç: 

Damar yüzde 70 değil, yüzde 50 tıkalıdır!

Bu durumda, İnegöl Devlet Hastanesi’nin deneyimli kardiyolog hekimi,  anjiyoya gerek görmüyor ve sadece bir kolesterol ilacı yazarak, hastayı, mutlu ve mesut şekilde evine yolluyor.(Bu arada İnegöl Devlet Hastanesi’ndeki hasta memnuniyetine dönük mükemmel hizmeti de yazalım.)

Eğer yaşı ilerlemiş hasta, Medicabil’deki ultrason sonucuna itibar etse, hem pıhtı atma riski olan anjiyo işlemine maruz kalacak, hem ameliyat masasına yatacağı için gereksiz bir şekilde strese girecekti.

Peki İnegöl Devlet Hastanesi’nde yüzde 50 tıkalı olan damar, Medicabil’de nasıl farklı çıkıyor?

Acaba, rakamlarla oynanarak, hasta ameliyata zorlanıp, hastanenin para kazanılması mı istendi?

Kesin bir yargıda bulunamam ancak okuyuculara şu tavsiyede bulunabilirim:

Özellikle, yazıma konu olan özel hastanedeki sonuçları, bir başka hastanenin doktoruna teyit etmenizde fayda var.