AHMET TAŞTAN

 Toprağın adı vatan oldu bir kez daha. Bir ateş düştü cennet kokulu annenin yüreğine... Gözyaşı sel oldu, ıslattı gönülleri, baba ocağının önünde.  Her büyük acı, yüce bir onur, değeri bilinmez bir şeref.  Vatan müdafasında nöbet beklerken, hainlerin veya düşmanların kurşunlarıyla ruhunu Rahmana emanet eden insan: Adı şehit…

Bir güzel insan, bir yiğit delikanlı... Sevdiklerinden uzaklara göçüp gitti gözler önünde. Kaderin üstünde bir kader vardır ve Yaratan daha çok sever şehitleri. Bu satırları yazarken biricik oğlum evin başka bir odasında; “Şehit, tahtında Rabbe gülümser /Keşke bin canım olsaydı der/ Dağları oyup zindan etseler/ Allah nurunu söndüremezler... nağmelerini gönül iklimine serpiştiriyor.

Elbette ki ayrılık, hicran acısıdır. Vuslat ise özlem taşır;  sevgi ve muhabbet getirir sevenlere. Dünya hayatının senaryosunu Yazan, böyle not düşmüş kitabında yemin ettiği kalemin ucundan “Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına andolsun…”
Cenab-ı Allah, dağına göre kar verirmiş, insana çekebileceği acılar... Bize öğretilene iman ederiz “Allah hiçbir insana/nefse kaldıramayacağı yükü yüklemez...” Dağların bile altına giremediği yükleri omuzlayan insanoğludur.

“Allah'tan geldik, yine Allah'a döneceğiz” sözü gönüllerimize su serpen teselli pınarı olur. Bir kavuşma günü, bir mutlu an, bir mesrur vakit gelir ve özlem biter. Yüreği yanık anneler Rabblerine emanet ettiği evladına tekrar sarılır tabutuna sarılıp da gözyaşı döktüğü gibi…

 “Gönül hüzünlenir, göz yaşarır” ölüm karşısında. Şehadet ne kadar mübarek bir ölüm olsa da insanoğlu karmaşık duygularla yaratılmıştır. Sıcak üflediği gibi soğuk da üfleyen nefesimiz, bir gün toprağın kara bağrında son bulacak. Sırtı kambur bu dünyada, tohumun toprağa düştüğü gibi bir cennet bahçesine düşer şehit...

Şehitler, şahittirler Allah'ın rahmetine, Allah'ın mükafatına...  “Allah yolunda, şehit olsaydım; tekrar dirilip yine şehit olsaydım, tekrar dirilip yine şehit olsaydım…” diye dileklerde bulunan Peygamberimizi mübarek sözünden anlıyoruz güzelliğini şehadetin.

Yolumuzun ışığıdır şehadet yolcuları. Karanlıkları dağıtan nurun adamları... “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”  dua temennisiyle savrulan naralarla ebedi aleme uğurlanır şüheda.  
Her zaman gıpta etmişimdir şehitlere... Canını Allah için verebilen din-i mübin İslam ve kelime-i tevhid yücelerde olsun diye hayattaki tüm sevdiklerinden vazgeçebilen cesur adamlardır onlar.

Annesine, babasına ve sevdiklerine şefaat etme yetkisini almış beraat sahibi insandır. “Şehit babası oldum. Vatan Sağolsun… Bugün bir Gökhan Çakır şehit olur, arkadan binlerce Gökhan Çakırlar dünyaya gelir.” diyen metanetli baba, kuvvetli bir inancın, yüce bir fikrin ete kemiğe bürünmüş hali olur.

Belki de gün gelir, bizim evlatlarımız da vatanı savunurken şehit düşer, belki de gün gelir, “bize de şehit babası” derler...  Allah'a iman, Peygambere sevgi, vatana aşkla bağlı nesiller, bir cephede cennete uçuracak kurşunu konuk ederler bağırlarında.  Sanki bir sivrisinek ısırığı gibi, azıcık bir acı duyarlar. Sonra gözlerinden perde kaldırılır, mavera/sonsuzluk açılır önünde. Cennetteki makamını görür,  dudaklarda kelime-i şehadet ve tatlı bir gülümseme. Elveda sevdiklerim, elveda dünya.
Elveda mal mülk, elveda
Gönlüme düştü bu sevda
Hepinize elveda...


ŞEHİDİN VEDASI

Yine şehitlerimizin kanı karıldı toprağa...

Tarih: 16.04.2021 14:11