MAHMUT MACİT

TEHLİKELİ SENDROM DİN BİTKİNLİĞİ  

Ne tarafa kulak kesilsem, hep aynı çığlığı işitiyor kulaklarım, hızla ilerlediğimiz bu dijital uygarlık yolculuğunda, insan insanın, bitkinliği olmuş adeta. Herkesin sırtında bir kambur, insanın insana yüklediği bu bitkinliğe dair yüklerle dolup taşmış sırt çantalarımız.

     Kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizden menkul bizi bitkin bırakan her şey, ya da yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan. Fıtrat boşluk kabul etmez, ihmal edilen bir amel varsa eğer orada mutlaka imdat çığlıkları duyulmaya başlar, tıpkı bir organımızın ağrıması ile sağlığımıza dair verilen alarm misali.  Sosyolojik açıdan toplumumuzun dini inancını ele aldığımızda karşımıza tehlikeli bir din bitkinliği sendromunun çıktığına şahit oluruz.

     Medya sektöründe bir ömrü dolduracak kadar uzun zamana yayılmış, hala devam etmekte olan ve inançlı insanları, aşağılayan, cahil ve itici gösteren, alaycı yaklaşımlarla, dinin tüm kırmızı çizgilerini çiğneyip içini boşaltacak tüm çalışmalar yapılarak, bilinç altını zehirleyen çeşitli program müsveddeleri ile insanımızın dini hassasiyetleri paramparça edilmiştir.

     Dünyada ise "Müslümanlar teröristtir" algısı için tüm alçaklıklar yapılarak, eldeki bütün dolgu malzemelerini kullanmak suretiyle İslam terör ile özdeşleştirilmeye çalışılmıştır. 

     İlave olarak İslam'ın orijin kaynaklarından beslenmeye hasret toplumumuzun, din adına ortaya çıkmış, dini duyguları sömürüye dayalı envaı çeşit oluşumlar, bu da yetmezmiş gibi ekranlarda tavana bakarak konuşan şarlatan ve palyaçoların altın tepside sundukları nefsi okşayan ve ilmi bir derinliği olmayan, her bir Müslümanın destur çektiği, sipariş üzere hazırlanıp servis edilen, içi boşaltılmış bir dini değerler yıkımı neticesinde ortaya çıkan, tehlikeli bir bitkinlik…

     Hali hazırda İslam'ın, sadece birtakım seremonik ritüellere dönüştürülmüş yapay haliyle, inananların pratikliğe dökemediği, nüfus kâğıdı Müslümanlığından öteye geçemeyen, karı koca arasındaki kavgayı bile düzeltemeyen bir çarpık din anlayışı zuhur etmiş olup perişan hali pür melalimizi meydana getirmiştir. Dudaklara çalınan sahte bal şifa olmak yerine tüm vücudu zehirlemiştir...Yaşatılan tüm bu ve benzeri hadiseler, insanlarımızı tehlikeli bir din bitkinliği sendromuna savurmuştur.

     Bizdeki bu rehavetten güç bulan, insanımızı da pek çok değerinden koparan batı, barış ve esenliği işaret eden İslam dinini terörle yan yana göstermeyi maalesef başarmıştır.  Tam da bu noktada durup, başımızı ellerinizin arasına alarak düşünmek zorundayız aksi halde hızla sona doğru savrulan bu dünyada, İslam'ın özü olan Kur'an ve sünnet ile yeniden Allah'ın ipine sımsıkı tutunamaz isek hasar ve yıkımın tespiti bile yapılamayacaktır.

     Milletimizin toplu vuran yürekleri sayesinde, topla yıkamadıkları Aziz milletimizi, değer dinamikleri üzerinden yıkmak gayesi ile her koldan saldırılar durmaksızın devam ederken, entelektüel cehalet kesimimiz hadiseleri beş yıldızlı otellerde, şatafatlı seminer ve toplantılarda tartışa durup, evrak üstünde toz pembe tablolar çizedursunlar…İçi doldurulamayan büyük toplantılar, tespit ve teşhis konulmasına rağmen, yaldıza bandırılmış cümle ve kararlardan öteye geçememekte, devam eden değer dinamiklerimizin yıkımını durduracak değişim ve dönüşümü başlatamamaktadır.

     Arkamızdan gelen yeni nesil kuşağımız öyle bir fiber altyapısı ile ilerliyor ki köstekli saat kullanarak büyümüş ebeveyn ve ekabirin, dijital doğum ile sanal uygarlığa dalmış olan bu internet nesline yetişip elinden tutma imkânı, ne hazindir ki daha da zorlaşmıştır, Kim bilir belki de böyle bir endişesi de kalmamıştır.

     Vahyi unutturmak üzere senaryolanmış modern akıl ve dijital uygarlık karşısında, kendi dinamiklerimizi fark etmek son derece önem arz etmektedir. Neslimize acilen millî, manevî dolum ile varoluş gayesi ve anlam arayışını yükleme mecburiyetinin ne kadar elzem olduğunun fark edilmesi gerekmektedir. Allah’ın nefsimizi ve neslimizi, içinde bulunduğumuz bu tehlikeli din bitkinliği sendromundan kurtarması için var gücümüzle kavli ve fiilli duada bulunmayı ısrarla sürdürerek, arkamızdan gelen kuşağın dini duygularının sömürülmemesi, herhangi bir çarpık mihrak tarafından ipotek altına alınmaması, duygudan yoksun, hissiyatsız ya da dini duygudan koparılarak manevi bir tükenmişliğin tümüyle oluşmaması için dinimizin temel kaynaklarından dosdoğru olarak beslenmelerini sağlamalıyız.

    ‘Din bitkinliği sendromumu var? sadece yahu’ diyebilirsiniz, elbette nice bitkinlikler birikmiş durumda hâli hazırdaki yaşantımızda; komşu bitkinliği, arkadaş bitkinliği, dost bitkinliği, akraba bitkinliği, evlat bitkinliği, liste uzar gider kuşkusuz. Özne olarak insan çıkıyor karşımıza tüm yılgınlıklarda. Yaşadığımız dünyada insan insanın bitkinliği olmuş sanki. Herkesin sırtındaki çuvalda bu bitkinliğe dair yükler birikmiştir. 

     Eskiyen suratlarımızı bir an önce yenileme ihtiyacı duymalıyız. Yiten imani heyecanımızı yeniden kazanma gibi bir lüksümüz olmalı. Acilen İslam’ın temel kaynağı, kalplerin ve ruhların şifası, Kur'an ile arınmak, yeniden iman ederek dirilmek zorundayız, zira bu savrulmadan kurtulamaz isek korkarım geçmiş kavimlerin duçar olduğu ansızın gelen can yakıcı acılar ile yüzleşmek zorunda kalabiliriz.

   Yüce Allah’tan, yaşadığımız her bir hadisenin, içinde gizlenen hayrı, görünenin arkasındaki görünmeyen gerçeği görmemizi sağlayarak, bu tehlikeli din bitkinliği sendromundan bizleri kurtarıp, toparlanarak, kendimize gelmemize vesile olmasını diler ve dilenirim. Selam ve dua ile.


TEHLİKELİ SENDROM DİN BİTKİNLİĞİ

Ne tarafa kulak kesilsem, hep aynı çığlığı işitiyor kulaklarım, hızla ilerlediğimiz bu dijital uygarlık yolculuğunda, insan insanın, bitkinliği olmuş adeta. Herkesin sırtında bir kambur, insanın insana yüklediği bu bitkinliğe dair yüklerle dolup taşmış sırt çantalarımız.

11.02.2022 15:01:00