Esra Can

Bu cümleyi bugün her gün yüzlerce kişinin canını emanet ettiği bir otobüs şoförünün ağzından bizzat duydum. Kanım dondu! 

Mevzu bahis cümlenin neden kurulduğundan bahsedeyim kısaca. Çalıştığım kanala gitmek üzere bindiğim otobüs Çekirge Devlet Hastanesi’nin önünden geçiyor, malum bölgede bir de Onkoloji Hastanesi var. Yaklaşık 3 haftadır bu güzergahı kullanan biri olarak bugünkü gibi bir trafikle karşılaşmamıştım. Trafiğin sıkışmasının üzerinden yaklaşık 10 dakika geçti geçmedi, şoförün ağzından bu talihsiz cümle döküldü.

"“Kanser hastaları ölüp geberse de şu trafikten kurtulsak.”

Bu cümleyi değil sesli dile getirmek, içinden geçirmiş olması bile karakterini ortaya koyarken, şoförün yakınında bulunan bir yolcunun kanser hastası yakını olması işin rengini değiştirdi haliyle.

Kadın yolcunun söylediklerini geçin, sesinin titremesini bile umursamayan bir insan müsveddesiydi şoför maalesef. “Ben kanser hastası yakınıyım, yıllardır çektiğimiz acılardan haberin var mı senin?” isyanını umursamadı kendisi. 

Trafikte her gün biz canımızı bu şoför gibi insanlara mı emanet ediyoruz gerçekten? Yolda araçları sıkıştıra sıkıştıra ilerlemesini, sağa sola hakaretler savurmasını bir kenara bırakıyorum. Zaten söz konusu bütün sıkıntıları gerekli yerlere şikayet konusu yaptım bir vatandaş olarak. 

İşin insani boyutundan bahsediyorum. Yıllardır o şoför gibi onlarcasıyla karşılaşıyoruz. Ehliyet, sürücülük kabiliyeti, SCR belgesi mi halk otobüslerinin şoförlerini belirleyen kriterler? 

Daha önce de benzeri bir konuyu ele aldığımda söylediğim şeyi tekrarlamam gerekiyor. Şoförlere psikolojik yeterlilik testi uygulanmalı! Uygulanmak zorunda! 

Önümüzde bu gerekliliği ispat eden onlarca örnek varken göz ardı edilecek bir husus değil bu. Hatırlatmak gerekirse, ekim ayında “Çok konuşuyorsunuz” diyerek yolcuları indiren şoför, yol verme kavgasında bir otomobil şoförünü bıçaklayan otobüs şoförü (Otobüs şoförünün üstünde neden bıçak var?), kadın yolcuya “Kimsin lan” diye bağıran şoför… Bunlar son birkaç ayda yaşanan olaylardan bazıları sadece. 

Hee, bir de orta şeritçiler var. Onu da es geçmeyelim. Durağa yanaşmamak için orta şeritten devam eden, otobüse bineceğimi belirten el işaretini yaptığım halde sağ şeride yanaşmayan ve önündeki polisi görünce mecburen duran şoför vardı mesela. Hatta kendisiyle de epey gerilmiştik, “Polisten ceza yiyeceğim senin yüzünden” diye çıkışmıştı. Sanki otobüs değil de karaborsa aracı, işi durağa yanaşmak değilmiş gibi… 

Yani demem o ki Bursa’da bazı otobüs şoförlerinin psikolojik açıdan trafiğe çıkmaya müsait olmadığı aşikar. Elbette işini hakkıyla yapan şoförleri bu yazımın konusu dışında bırakıyorum. Otobüse binen yolcuları tek tek selamlayan şoförler de gördüm, yolcularına şeker ikram edenleri de. Hatta geç saatlerde döndüğümde “Kızım korkma, senin yaşta kızım var” diye içimi rahatlatmaya çalışan şoför de gördüm. Siz trafiğin umut ışıklarısınız, var olun… 


Trafik ‘kanser’ oldu ama bu sefer başka türlü…

“Kanser hastaları ölüp geberse de şu trafikten kurtulsak.”

12.02.2024 11:28:00