MAHMUT MACİT

Ruhunu temiz tut, zinde ol daima. Bir mücahit gibi kuşat günleri. Gücün pek, sözün yumuşak olsun. Dosdoğru yolun yokuşuna koyul, şeytanın ışıklar ile süslediği dalalet düzlüklerine sapma. Dünya eline avucuna, kalbine bulaşmasın, içindeki oyuncaklar ayağına dolaşmasın. Sürekli tefekkür etmelisin. Umutların hep canlı olsun ki yıkılırsan bir gün, umutların seni elinden tutup kaldırsın. 

 

        Her yağmur yağdığında köprüsün yüreğin, aç avuçlarını rahmet düşsün, derin bir sevgiyle seccadene yönel.  

 

        Sonra yüksek sesle haykırsın kalbin. Seviyorum seni rabbim…

Seviyorum seni. Seni seviyorum. Koru beni rabbim, şu hüzün dolu kalbimi. Kanayan yaralarımıza bak ve ağla. Yalnız başına öylece, sessizce. Bu bela ve musibet vadisinde kendi yaranı kendin sarmaya bak...   

                                      

        Zikre dal aşkın o güzel çekimlerinde. Bittim, tükendim dediğin yerde bir el uzanacaktır sana unutma.  

 

        Eyvah vakit ikindiye sarmış...O zaman ben çekip giderim sevda tepesindeki dağın taşın uçurumlarına, damarlarımdaki isyanı çapalamaya. Gül ve zambakla süslenmiş kaderime koşarım, sevdama doğrulmuş mızraklara bağrımı açarım. 

 

        İnsan işte aradığı her şeyi buldu bulmasına da kendini kaybetti. 

Şimdi üzerine kan bulaşmış insanlığın. Aklın ve kalbin ortasında bataklığa saplanıp kalmış insan. Tüm kâinat lal kesilmiş, onca zulümlere, onca tuğyana rağmen. İnsan neden insanlığı gözetmiyor. Kardeşlikten yana akan ırmaklar neden kurumuş. Dünyanın çivileri bir bir sökülmüş. Yeryüzünden gökyüzüne ulaşan iniltileri neden duyan yok. Ahlar uçuşuyor semalarda sadece ahlar... 

 

       Var olamayanların, tutunamayanların çığlığı var dört bir tarafta. 

Kendi ıstırabıyla yüzleşemeyenlerin çokluğu hüznümü arttırıyor. 

 

       Ve ben kanayan yaralarıma bakıp geçiyorum. Suyu çekilmiş ırmaklara bakıp ağlıyorum, hicranımın şiddetinden parçalanan zamanın içerisinde. 

 Çiçekleri kurumuş bahara bakıp şaşkınlık duyuyorum. Bu şehirlerde ne alınıp satıldığını merak ediyorum. 

 

 

        Ve ben kıvrılıyorum içimin en kuytu köşelerine. Aşka ve duaya duruyorum. Simsiyah düşlere dalıyorum. Ecelimin gözlerine bakıyorum kanayan yaralarıma aldırmadan. Deli yağmurlar altında sırılsıklam ıslanarak, acılarıma sarılarak... 

 

        Gözlerime mazlumları, gözlerime Kudüs’ü sürüp umut iklimlerine kanat açıyorum. 

 

 


Uyan

Ay gibi aydınlık bir yolda yürüdüğünü sakın unutma. Öne düşmüş başını kaldır. Mesulsün, çünkü varsın. Yaraların kanıyor, biliyorum. Kalk kendini ve insanlığı uyarmaya devam et.

10.10.2024 15:32:00