MAHMUT MACİT

Bir oyana bir bunaya savrulup durdun, özün kurudu, güncelleyemedin kendini, tükendin bu kahrolası beton ruhlu şehirde...

      Her yıkıldığında, duaya sarılman gerektiğini hissetmedin. Yaratıcının büyüklüğünü unuttun...Sahte hazların, şüphelerin, nefretlerin girdabında inledin, kıvrandın...Her düştüğünde sana uzanan o şefkat elini tutmak istemedin, teptin, varoluş ıstırabının tadına varamadın, hep geçici mutluluklara aldanıp ebedi mutluluğu satın almayı reddettin.

     Hep ateşe doğru koşmayı tercih ettin, tenha köşelerde döktüğün gözyaşları da durduramadı o ateşlere koşmanı. Yardım etmek isteyenlere cephe aldın, düşman zannettin. Korkuların vardı oysa; yapayalnızım diyordun ya bu hayat beni yenecek ya da ben onu yeneceğim diyordun. Fakat yenildin ve düştün tam da bu sefil hayatin orta yerine. Defalarca aynı yerden ısırıldın...

              Öfkeni kustun, tükürdün seni tüketen üstüne titrediğin insanlara. Hep Mutlu mesut olacağını zannettin bu soğuk şehirde, tüm aynaların üstünü kapattın. Hakikati gösteren aynalara küstün de ne oldu sanki, kendini kaybettin, hatta unuttun, sahte mutluluklara sığındın...

              Yeniden iman etmeliydin hâlbuki. Ama inanmamakta ısrar ettin, önüne gelen nimeti arsızca geri çevirdin. Demek ki umurunda bile değilmiş, şu hayat yalanmış, gerçekmiş, hesap varmış, kitap varmış...

              Kaldırımların kenarlarında yürüyüp yağmuru hissetmeliydin, içinde fırtınalar koparıp, yaşayıp yaşayamadığını, ne zaman fark edeceksin yahu. Yazık ettin hem ne yazık...Kendini nefsinden koruyamadın, kendi varlığının kokusunu dahi içine çekmeden hep yıkıldın. Hakikatin acısını tatma fırsatını kaçırdın.

              Tercihlerinin acılarıyla dolaşırken kalbinin sokaklarında, bulmalıydın gerçek kimliğini...Kendini. Kim olduğunu. Kendini bulmak isteseydin hayatın çirkinlikleri sana engel olamazdı. Yıkılmadan görecektin ruhunun güzelliğini, içini.

Kalbinin kanadığını anladığında O yüce gücü bulup dönecektin. Hakikatin perdesini aralayıp hayatın sırrına akan nehirlerine gark olup gidecektin. Fakat sen kibirli rüyalara daldın, kendi kendinin yabancısı oldun. Ruhunda kazdığın kuyuya yorgun ve bitik aşklarınla düştün. Uyarıldın ama uyanmadın.

Unutma! Hayat güneşi bir gün batacak. Unutma, hayatın tekrarı yok. Yanılgıların yangınından kurtulman gerek. Sahte hayatın çamur çukurundan çek al kendini. Önce var ol. Özüne dön. Yok olmaktan korkma. Ve sor kendine. Var mıyım ki yok olmaktan korkuyorum?

Sahte saadetler seni aldatmasın. Günahların cehennemindeki cennet hayatı seni yanıltmasın. Haram mutluluklardan hızla uzaklaş, hüzünlerin mutluluklarını bul. Düştüğün kuyudan çıkmasını bil. Mısır’a sultan olacaksın kalk ve yürü. İnsanlar ne derse desin hedefine adım adım ilerle.

Unutma sen bir insansın...! Hüzün sahibi ol. Ben hüzünlerin peygamberiyim diyen resulün izini sür. Ve bütün ışıkları yansın hüzünlerinin. Güzel işlere imza at, Salih amel olsun yaptıkların. Sonra o güzel kalbine danış. Aklını ve kalbini harekete geçir. Sakın kalbine karşı mahcup olma. Varoluşun sancısını çek ve mutlak hakikatin peşine düş. Allah’a dön, O’na yönel ve hidayete talip ol. Allah yar ve yardımcın olsun.

 

 


YAZIK ETTİN YAZIK…

Farkında mısın bilmem, semavâtın melekutuna ulaşamadın, tüm güzelliğini, saflığını kaybettin, sağlam bir kulpa tutunamadın, ortada kaldın...

1.11.2024 13:01:00