Tekstil alanında faaliyet gösteren sanayici dostum, yoğun iş temposundan başını kaldırıp Mardin Nusaybin’e tatile gidiyor, 2012’de.
Diyarbakır’ı, Şanlıurfa’yı, Van’ı, Bitlis’i, hatta Mazıdağ’ı (Mardin’in ilçesi) gören bendeniz, çok şey kaçırdığının farkında olmasına rağmen Mardin merkeze hiç gitmedi.
Kendime ilk fırsatta, medeniyetler beşiği bu kadim kente gideceğime söz verip, asıl konuya geçeyim.
***
Bursalı sanayici, yanındakilerle birlikte dönemin Mardin valisiyle de görüşür.
Mardin valisi, Bursalı heyete şu tavsiyede bulunur:
Mardin’de mutlaka depo satın alın veya kiralayın.
Sanayiciler, depoya ne koyacaklarını sorarlar.
“Kumaş, gıda, mobilya, beyaz eşya, ne bulursanız” yanıtını alınca, şaşırırlar haliyle.
***
Ancak aslında şaşıracak bir şey yoktur ve vali bey de önerisinde haklıdır.
Öyle ki bundan 12 yıl önce Mardin Nusaybin’den Arap coğrafyasına açılan kapıdan 280 milyar Dolar ihracat yapılmaktadır ve o yıllarda başta Ülker olmak üzere Türk menşei ürünler Irak, İran, Suriye gibi Ortadoğu ülkelerindeki pazarın hakimidir.
Bugün ise bu coğrafyadaki ihracatın 500 milyar Dolarları aştığını öngörebiliriz.
***
Peki bugün o bölgeye hakim miyiz?